10 Kasım 1938, Türk milletinin tarihinde silinmez bir iz bırakmış, derin bir acı ve aynı zamanda büyük bir dönüm noktasını simgeleyen bir gündür. O gün, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, hayata veda etti. Saat 9:05, Atatürk'ün son nefesini verdiği an, tüm ülke için bir dönüm noktasıydı.
Atatürk’ün ölümünün ardından Türkiye, sadece bir liderini kaybetmekle kalmamış, aynı zamanda bir devrimciyi, bir devlet adamını ve halkına özgürlük, bağımsızlık ve çağdaşlık idealini aşılayan bir figürü de kaybetmiştir. Ancak onun düşünceleri, devrimleri ve bıraktığı miras, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerine kazınmış ve bugüne kadar etkisini sürdürmüştür.
Atatürk’ün Vefatının Ardında
10 Kasım sabahı, Atatürk’ün hastalığı hakkında pek çok spekülasyon olsa da, o dönemin zorlu koşullarında Atatürk'ün sağlık durumu gizli tutuluyordu. O, 57 yaşında, Türk milletinin kaderini değiştiren bir lider olarak, halkının özgürlüğü için savaştığı yıllardan sonra, son nefesini verdiğinde Türkiye’yi devrimleriyle şekillendirmişti.
Atatürk’ün ölümüne dair duyulan derin üzüntü, yalnızca Türk halkını değil, dünya çapında da yankı buldu. Atatürk, sadece bir Türk lideri değil, aynı zamanda bağımsızlık hareketlerinin sembolü ve çağdaşlaşma yolundaki mücadelenin en önemli figürlerinden biriydi.
"Herkesin Atatürk'ü"
Atatürk, halkına çok şey kazandırmıştı: Cumhuriyet, eğitim reformu, kadın hakları, hukuk ve ekonomi alanlarında devrimler. Ama en önemlisi, Atatürk bir halkın kendi kaderini tayin etme gücüne sahip olduğuna olan inancını güçlendirmişti. O, bir milletin bağımsızlık mücadelesinden, bir devletin modernleşmesine kadar her adımda halkıyla birlikte yürüdü.
Atatürk, ölümünden sonra yalnızca bir tarihsel figür olmanın ötesinde, bir milletin bilincinde hep var olacak bir sembol hâline geldi. Her 10 Kasım, o büyük lideri anmak, Cumhuriyet’e sahip çıkmak, devrimlerinin ışığında ilerlemek adına bir fırsat halini aldı. Atatürk'ün "Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir" sözü, her 10 Kasım’da yeniden canlanır, Cumhuriyetin değerleri bir kez daha hatırlanır.
Birleşen Zihinler ve Kalpten Kalbe Bir Bağ
10 Kasım, sadece Atatürk’ü anma günü değil, aynı zamanda her bir Türk vatandaşının, Atatürk’ün ilkelerine ve Cumhuriyet’in kazanımlarına sahip çıkma günü olmuştur. O gün, sabah saat 9:05'te, her yıl olduğu gibi Türkiye’nin dört bir yanındaki insanlar, büyük bir sessizlik içinde saygı duruşunda bulunurlar. Bazen yalnızca bir dakika, bazen de birkaç saniye süren bu an, bir milletin birlik ve beraberlik içinde hatırlama anıdır.
Geleceğe Dönük Bir Işık
Atatürk, ölümünden sonra yalnızca bir lider olarak değil, düşünceleriyle, vizyonuyla ve devrimleriyle her Türk’ün içinde yaşamaya devam etti. Onun izlediği yol, o günden bugüne kadar pek çok Türk tarafından bir rehber, bir yol haritası olarak kabul edilmiştir. 10 Kasım, yalnızca geçmişi hatırlamakla kalmaz, aynı zamanda bir milletin çağdaşlaşma yolunda yürüdüğü yolu ve onun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatır.
Atatürk’ün sözleri hâlâ kulaklarımızda çınlar:
"Cumhuriyet, bilhassa gençlerimizin omuzlarında yükselip güçlenecektir."
10 Kasım 1938, sadece bir liderin kaybı değil, bir ideolojinin, bir devrimin, bir halkın yeniden doğuşunun simgesidir. Atatürk, Türk milletine sadece özgürlüğü değil, aynı zamanda gücü, bağımsızlığı ve çağdaşlaşma için azmi de miras bırakmıştır.
Selen Ünlü