Masaldaki akrep kendisini suyun karşısına taşıyan kurbağayı sokarak ikisini birden ölüme mahkûm eder. Boğulmak üzereyken bunun bir intihar olduğunu bildiğini açıklar ama sokmamak elinde değildir. Bu onun doğasında vardır. Acaba biz de kendini bile bile yok eden akrep gibi, alışkanlıklarımızın esiri miyiz? Bu soru sinirbilimcileri, psikologları ve büyük perakendecileri yeni bir dizi araştırma yapmaya sevk etti.
"Alışkanlığın Gücü: Hayatta ve İşte Bazı Şeyleri Neden Yapıyoruz?" kitabının yazarı Charles Duhigg, Duke Üniversitesi'ndeki bir araştırmadan söz ediyor ve insanların yaptığı günlük tercihlerin tahminen yüzde 45'inin bilinçli değil, alışkanlık gereği olduğunu belirtiyor. Satıcıların en büyük amacı o alışkanlıkları anlamak, onları değiştirmeye veya etkilemeye çalışmaktır. Örneğin mağaza zinciri Target, müşterilerinin alışkanlıkları hakkında büyük miktarda bilgi topluyor. Özellikle hamileler dikkatlerini çekiyor. Anne-baba olan insanların eski varsayımları ani bir kesintiye uğruyor ve marka bağlılığını değiştirmek isteyen perakendeciler için kusursuz bir fırsat yaratıyor.
Target istatistikçisi Andrew Pole'un Duhigg'e açıkladığı gibi, "Hamileliğin ikinci üç ayını belirleyebilirsek onları yıllarca bağlayabileceğimizi biliyorduk. Bebek bezi için bize gelmeye başladıkları an başka şeyleri de almaya başlayacaklardı." Sinirbilim açısından bakıldığında, alışkanlıkların hepsi tekerlek izlerini andırıyor. Sürekli tekrar edilen şeyler beyinde resmen sinirsel yollar açıyor. Fakat, "Yeniden Yönlendir: Psikolojik Değişim Denen Şaşırtıcı Yeni Bilim"in yazarı Timothy D. Wilson'un The New York Times'ta da belirttiği gibi, bazen akreplerinkine benzer zararlı alışkanlıkları taşıyan o izlerden kurtulmak çok zor olabiliyor. Daha iyi alışkanlıklar geliştirmek için, "sağlıklı bir tepki geliştirmeli ve onun iz oluşturması için azimle çalışmalıyız." Alışkanlıkları değiştirecek sabrı bulmanın önündeki engellerden biri gelecekteki halimize dair yanılgılarımız olabilir.
"İrade İçgüdüsü"nün yazarı Kelly McGonigal'a göre, insanlar çoğu zaman gelecekte daha az sorunları olacağını düşünüyor. Dolayısıyla madem sorunları çözmek için ileride daha iyi fırsatlarımız olacak, bugünden niye dişimizi veya kemerleri sıkalım? McGonigal, "Gelecekte de şimdikiyle aynı stres altında yaşayacağımızı hayal edemiyoruz. Bize daha çok zamanımız ve enerjimiz olacakmış gibi geliyor ve şimdi baş edemediğimiz şeyleri müstakbel halimize bırakıyoruz" diyor. Oysa Princeton Üniversitesi'nden Psikolog Doçent Emily Pronin, "Şimdi yapmak istemiyorsanız ileride yapmak isteyeceğinizi de sanmayın" diyor. Bugüne geri dönersek, stres negatif davranışları pekiştirebilir, beyindeki izleri derin çukurlara çevirebilir. Fakat o çukurları da değiştirmek mümkün. The New York Times'ın bir araştırmayla ilgili haberine göre, büyük strese maruz kalan fareler belli olumsuz sinirsel alışkanlıklar geliştiriyor ama stres kalkınca bu davranışların bir bölümünden vazgeçiyordu.
İşin püf noktası, beyindeki izleri yeniden biçimlendirmeyi sağlayan "sinirsel esneklik". New York'taki Union College'dan psikoloji profesörü Christopher Chabris'in ifadesiyle, "Test aşamasında kalan bir yazılım gibi beyin de arızalardan payını alıyor ama esnekliği sayesinde kendini sık sık güncelleyebiliyor."