Buenos Aires - Daha çabuk etki gösteren ve genelde daha ucuz olan tedavilerin gerisinde kalan psikanaliz, tüm dünyada cazibesini yitiriyor. Ancak yüksek enflasyon ve ekonomideki yavaşlamayla baş etmeye çalışan birçok Arjantinli, tam olarak ne istediklerini biliyor (en azından hayatlarının bir alanında): Psikanaliz, hem de bol miktarda.
Arjantin'de 2008'de her 100 bin kişiye 158 psikolog düşerken, geçen yıl bu rakam 196'ya çıktı. Bu rakamlar, yüzyıl önceki bir ekonomik gerilemeyi hâlâ aklından çıkaramayan Arjantin'i, en azından vatandaşlarının ruh sağlıklarını koruma çabası açısından bir dünya lideri yapıyor. Son 8 yıldır kendisi de tedavi gören 29 yaşındaki psikiyatri uzmanı Tiziana Fenochietto, "Haftada iki üç kere bir uzmana göründüğünüzü söylemek, burada bir tabu değil. Aksine övünülecek bir şey" diyor. Buenos Aires'in kuzeyinde bulunan Plaza Güemes'in etrafındaki binalarda birbiri ardına muayenehane açan psikologlara ithafen bölgeye Villa Freud adı verildi.
Tiyatro dünyasının kalbinin attığı Avenida Corrientes'te, iki popüler oyunun yerel uyarlamalarının sahnelendiği tiyatro salonlarının önünde her gece uzun kuyruklar oluşuyor: Sigmund Freud ve C. S. Lewis arasındaki hayali bir tartışma olan "Freud'un Son Seansı" ve bir obsesif kompulsif kişilik bozukluğunu ele alan "Toc Toc". Devlete bağlı sağlık kurumlarında görev yapan bazı psikanalizler, hastalarla ücretsiz seanslar gerçekleştiriyor. Bazı sendikalı işçilerin sigortaları, yılda on taneye kadar terapi seansını karşılıyor. Takıntı sahibi kişilerin ve onları tedavi eden bir meslek grubunun, burada neden bu kadar ön plana çıktığıyla ilgili çeşitli teoriler var.
Buenos Aires'in küçük apartmanlarında geçen hayat hikâyelerinin anlatıldığı, eleştirmenlerden tam not alan 2001 yapımı romantik komedi "Sidewalls"un ana karakteri Martin, şu teoriyi ortaya atıyor: "İlgisizlik, obezite, yükseklik korkusu, kas gerilmesi, özgüven eksikliği, hastalık hastalığı, hareketsizlik… Tüm bunlar, mimarların ve inşaat girişimcilerinin eseri" diyor. (Martin "intihar hariç" bunların hepsinden muzdarip olduğunu ve terapiye gitmek dışında çok katlı apartmanından dışarı adım atmadığını itiraf ediyor.)
Diğerleri ise mantıklı bir açıklama bulabilmek için Arjantin'in geçmişini inceliyor ama göz önünde bulundurdukları tek şey, bir zamanlar çoğu Avrupa ülkesinden daha varlıklı olan bir ülkenin sönen ihtişamıyla beslenen bir hüzün dalgası değil. Bazıları ülkenin uzun zamandır melankolinin pençesinde ya da en azından bu sorunları sabırlı bir dinleyiciyle paylaşma eğiliminde olduğunu söylüyor. Avrupa'dan gelenler başta olmak üzere zengin bir göçmen kültürüne sahip olan Arjantin, yüz yıl önce Freudyen psikolojinin yükselişi dâhil, tarihi boyunca Avrupa'daki entelektüel akımlardan ilham aldı. Bir diğer kesimse psikanalize olan ilgiyi, karanlık temalarıyla, tango gibi ulusal müzik türlerine bağlıyor. Ancak Arjantin'de psikanalizle ilgili "Freud in the Pampas" kitabının yazarı Mariano Ben Plotkin, bunun arkasında yatan nedenin çok daha karmaşık olduğunu söylüyor. Plotkin, Portekiz'in hüzünlü müziğini kastederek, "Evet, bizde tango var ama Portekiz'in de fado'su var" diyor.
Küçükken kendi anne babası tarafından haftada birkaç kere psikanaliste gönderilen Plotkin, Arjantin'de psikanalizin yükselişini 1960'da ortaya çıkan, nispeten daha iyi eğitimli, büyük bir kesim tarafından benimsenmesine yoruyor. Plotkin, rakip tedavilerin popülerliğinin artmasına rağmen, Arjantin'de psikanalizin "hegemonyasını" devam ettireceğine inanıyor. Devlet Başkanı Cristina Fernández de Kirchner ve başbakanı, Nisan'da Buenos Aires'te düzenlenen Dünya Psikanal iz Derneği'nin yöneticileriyle buluşarak, psikanalizin ne kadar kabul gördüğünü gösterdi. La Nación gazetesindeki köşesinde siyasetçilerle yaptığı hayali terapi seanslarını kaleme alan psikolog Diego Sehinkman, "Arjantin'de bizler, iktidardaki insanların, özellikle bize acı çektirenlerin, acı çektiğini görmekten zevk alırız" diyor.
27.08.2012
Sabah / The New York Times - Simon Romero