Ağır kaldırma, aşırı yüklenme ve yaşlılık, bel bölgesindeki ağrıların kulağa en tanıdık gelen risk faktörlerinden. Ancak birçok insan için gelecekte bel ağrısı yaşayıp yaşamayacağını kontrol etmesi için soyağacına bakmak yeterli.
Artan sayıda araştırmada, kronik sırt ağrısının genetik bağlantıları olduğu kanıtlanıyor. Geçmişte yapılan araştırmalarda, aile üyeleri arasında belirgin bir bağ görülse de çevresel etkiler tamamen göz ardı edilemiyordu. Aynı hayat şartları, gıda, kariyer ve sigara gibi kötü alışkanlıklar paylaşan aynı aileden kişilerin benzer sağlık sorunları yaşaması sürpriz değildi. Ancak son araştırmalar, bel ağrısıyla genler arasında açık bir bağ olduğunu gösteriyor. Bone and Joint Surgery Dergisi'nin Şubat sayısında Utah Üniversitesi araştırmacıları tarafından yapılan kapsamlı bir araştırma yayınlandı. Çalışmada Utah bölgesinde yaşayan bir milyondan fazla kişinin sağlık geçmişi ve soyağacıyla ilgili veritabanındaki kayıtlar kullanıldı. Özellikle fıtık ve omur sorunları nedeniyle kronik ağrı teşhisi konulan hastalara odaklanıldı.
Veriler, bu hastalıktan muzdarip ikinci derece (hala, amca ya da büyük anne veya büyük baba) ya da üçüncü derece (kuzen) akrabaları olanların, çevresel faktörler ne olursa olsun risk altında olduğunu gösteriyor. Çok yakın bir aile üyesinin bel sorunu yaşaması ise riski dört katı artırıyor. Diğer çalışmalardaki bulgular da kolajen proteini üreten genin en az iki versiyonu olduğunu ve bu genin de siyatik ve bel fıtığı ile yakın bir bağı olduğunu gösteriyor. Bu araştırmaların çıkardığı en önemli sonuç ise bel ağrısının genetik bir bileşeni olduğu gerçeği.
21.03.2011
Kaynak: Sabah – The New York times