Her şey birbirine bağlıdır ve her birimiz başkaları olmadan bir hiçiz!
Yediğiniz bir dilim ekmeği düşünün!
O bir dilim ekmekte, kaç insanın emeği var sizce?
Buğdayı yetiştiren çiftçiyi, buğdayın tohumunu çiftçiye ulaştıranı, çiftçinin kullandığı tarım araçlarını üretenleri, buğdaydan un yapanları, unu paketleyenleri, paketleri kamyonlarla taşıyanları, kamyonları üretenleri, fırını inşa edenleri, ekmeğe katılacak suyun fırına ulaşımını sağlayanları, ekmeğe katılan tuzu üretenleri, fırıncının kullandığı tahta kürekleri yapanları, ekmekleri fırından alıp satıldıkları dükkana taşıyanları, o dükkanı inşa edenleri, ekmekleri raflara yerleştirenleri, size alacağınız ekmeğin satışını kasada yapanları, sizin o ekmeği almak için gereken parayı kazanmanızı sağlayan işverenlerinizi veya müşterilerinizi, onların size ödedikleri parayı kendilerinin kazanabilmeleri için harcadıkları emekleri, o emeklerin üretildiği her bir iş yerini kuran, geliştiren, işletenleri, tüm bu insanların dünyaya gelmesine, büyümesine, bakımına ve yaşamını sürdürmesine yardımcı olan insanları, onlardan öncekileri dünyaya getirenleri, yetiştirenleri… Ve öncesini, daha öncesini…
Bir düşünün!
Akıl almıyor, değil mi?
Bir dilim ekmekte, bir dünya saklı!
Einstein, görmezden geldiğimiz bu aşikâr gerçeği şöyle dile getirir:
“Hepimizin yaşamı, bizden önce yaşamış ve halen yaşamakta olan milyonlarca insanın ortak emeğinin ürünüdür.”
Bize katkıda bulunan tüm insanların, bize hizmet eden eşyalarımızın, tükettiğimiz besinlerin ve suyumuzun kaynağı olan doğanın farkına vardıkça bu koskoca evrende yalnız ve çaresiz değil muhteşem bir bütünün parçaları olduğumuzu hissederiz.