Konfüçyüs, bazı insanlara bir şey öğretmenin en iyi yolunun, bunu örneklerle göstermek olduğunu biliyordu. Bu yüzden sınıfın tam karşısına geçip eline bir vazo aldı ve tüm öğrencilerin görebileceği şekilde vazoyu havada tuttu. Diğer elinde ise bir elma vardı. Öğrencilerin meraklı bakışları arasında, elmayı vazonun içine bıraktıktan sonra, vazoyu yere koydu ve şöyle dedi:
- Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci, onu yiyebilir.
Çocuklardan biri acıkmıştı, ilk o davrandı ve elini vazonun dar ağzından içeri soktu. Elmayı yakaladı, çıkarmaya çalışıyor, ancak başaramıyordu:
- Elimi çıkaramıyorum!
Konfüçyüs:
- Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmediğin sürece, elini çıkarman mümkün olmayacaktır, dedi.
Çocuk elmayı elinden bırakmak istemiyordu; ama sonunda bırakmak zorunda kaldı. Elini vazodan çıkardığında, yüzünde şaşkınlık okunuyordu.
Konfüçyüs, vazoyu ters çevirdi ve elma vazonun içinden yuvarlanıp avucunun içine düştü. Çocukların hepsi gülmeye başladı. Aslında o kadar basit bir şeydi ki bu!
Konfüçyüs:
- Fakat bu, göründüğü kadar basit değil. Bazen bir şeyi gerektiğinde bırakabilmek, zor bir iştir. Onu bırakabilmek de beceridir.
Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellendiğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız. Eğer yanlış bir şey yapıyorsanız, o zaman buna son vermelisiniz. Eğer kendinize ve başkalarına karşı dürüst davranmıyorsanız, bu hilekarlığınızı hemen durdurmalısınız. İşte, ancak o zaman hedefinize ulaşabilirsiniz, dedi.