Rahatlarsanız bulmacayı daha kolay çözersiniz.
Akademisyenler bulmaca çözmenin çok eski ve evrensel bir alışkanlık olduğunu söylüyor. İnsanların ilk defa kamp ateşi yakmalarını sağlayan yaratıcı dürtü, bulmaca çözmek için de gerekli. Şimdi ise, modern nörologlar bulmaca çözmenin kaynağına iniyor. Illinois, Evanston'da bulunan Northwestern Üniversitesi'nden araştırmacılar, kısa bir komedi programı seyrettikten sonra neşelenen kişilerin ani bir dürtüyle bulmaca çözme ihtimallerinin daha fazla olduğunu buldu. Nörolog Mark Beeman, "Bize göre, mizah ve bunun getirdiği olumlu ruh hali, beynin zayıf ya da daha uç bağlantıları keşfetme eşiğini düşürüp bulmaca çözmeyi kolaylaştırıyor" diyor. Bulmaca ya da Sudoku çözmek beynin daha açık, neşe dolu bir duruma girmesini sağlıyor. Bu durum, bulmaca bağımlısı Bill Clinton'dan "H.M." olarak bilinen ve hafıza araştırmalarına denek olarak büyük katkıda bulunmuş olan Henry Molaison'a kadar pek çok insanı esir eden mutluluk verici bir kaçış. Gerçek hayatın toplumsal ve profesyonel labirentinin aksine bulmacalar bir çözüm vaat ediyor. Ancak herhangi ciddi bir problem gibi bulmacayı çözmek için de tek başına zekâ yeterli değil. Toronto Üniversitesi'nden Antropoloji Profesörü ve "The Puzzle Instinct: The Meaning of Puzzles in Human Life", (Bulmaca Kabiliyeti: Bulmacaların İnsan Hayatında Yeri) isimli kitabın yazarı Marcel Danesi, "Hayal gücü, çıkarım, tahminde bulunma gerekiyor ve bunların büyük bir kısmı bilinçaltında gerçekleşiyor" diyor. "Kaostan bir düzen yaratmak için herhangi bir yöntem ya da plan olmadan sadece kendi aklınızı kullanarak gerçekleştirdiğiniz tamamen kişisel bir şey." Neredeyse yüzyıldır bilim insanları beklenmedik anda akla gelen çözüm fikirlerini araştırmak için bulmacaları kullanıyor. İçgörü adı verilen bu düşünce sürecinde adım adım bir analiz gerçekleşmiyor. Klasik bir deneyde Alman Psikolog Karl Duncker, deneklere bir mum, bir kutu raptiye vererek mumu duvara tutturma görevi verdi. Çalışmalarda öznelerin yaklaşık dörtte biri kutuyu duvara bir destek olarak asmayı akıl etti. Bu bazısının aklına hemen geldi. Diğerleri ise bunu ancak kuru duvara mumu yapıştırmaya çalışıp başarısız olduktan sonra düşünebildi. Araştırmacılar içgörü ile analiz arasındaki farkı tanımlamaya çalıştı. Çoğu bu kavramları bir elmanın iki yarısı olarak görüyor. Ancak araştırmaları değerlendiren psikologlar Jonathan W. Schooler ve Joseph Melcher, içgörü üzerinden problem çözme anlayışıyla güçlü bir şekilde ilintili olan yeteneklerin, analitik problemlerin çözümüyle anlamlı bir ilişkisi olmadığını gösterdi. Her halükarda yaratıcı problem çözme genellikle hem analiz hem de biranda durup dururken ortaya çıkan bir kavrayış gerektiriyor. Toronto Üniversitesi'nden Psikolog Adam Anderson, "Gerçekten de her ikisi arasında gidip geliyorsunuz ama her ikisinin de beynin tamamen iki farklı durumunda gerçekleştiğini düşünüyorum" diyor. Beynin görüntülenmesi çalışmaları da bu düşünceyi doğruluyor. Northwestern'den Doktor Beeman ve Philadelphia'da Drexel Üniversitesi'nden John Kounios, bulmacayı çözmek için hazırlık yapan ama daha henüz görmemiş olan deneklerin beyinlerini görüntüledi. Beyinlerinde olumlu ruh haliyle ilişkili olarak belirli bir hazırlık faaliyeti emaresi gösterenlerin deneme yanılma yerine ani bir kavrayışla bulmacayı çözmesinin daha olası olduğu ortaya çıktı. Bu sırada beynin ön singulat korteks ismi verilen bölgesinde güçlü faaliyetler olduğunu görülüyor. Daha önceki araştırmalar, bu bölgedeki hücrelerin insanlar dikkatlerini geniş veya dar bir alana yaydıklarında aktif hale geçtiğini göstermişti. İçgörü üzerinden bulmaca çözülürken beynin dikkatini geniş bir alana yaydığı görüldü. Bu kişinin dikkatinin daha dolay dağılacağı bir durum. Kounios, "Genişlemiş dikkat durumunun daha sonra problemin çözümüne katkıda bulunduğuna dair elimizde çok güçlü durumsal kanıtlar bulunuyor" diyor. Mizah araştırmasında Beeman ve meslektaşları, kısa bir komedi videosu seyrettirdikten sonra üniversite öğrencilerinden bulmaca çözmelerini istedi. Öğrenciler, öncesinde sıkıcı bir video izleyenlerle karşılaştırıldığında toplamda daha fazla bulmaca çözdü. İçgörüyle bulmaca çözenlerinde sayısı daha fazlaydı. Beynin bu genişlemiş algı durumu sadece kelimelerle kavramlar arasında daha geniş bir bağlantı kurmaya yarayan entelektüel bir durum değil. Geçen yıl yayınlanan bir araştırmada, Toronto Üniversitesi'nden araştırmacılar, olumlu bir tutum içinde olan insanların görsel dikkatinin daha verimli olduğunu ve fondaki detayları daha fazla algıladığını ortaya koydu. Bulgular, problem çözerken daha yaratıcı olunmasını olumlu ruh haline bağlayan düzinelerce deneyle paralellik gösteriyor. Anderson, "Olumlu ruh halinin hem algısal hem de görsel olarak problem çözme yeteneğini arttırdığı sonucuna ulaşabiliriz. Sadece daha geniş düşünmüyorsunuz aynı zamanda daha fazlasını da görüyorsunuz. Her iki sistem de birbiriyle paralel yürüyor" diyor. BENEDICT CAREY
27.12.2010
Kaynak: Sabah/The New York Times