Adamin biri, herkesin gelip geçtiği yolun kenarına diken ekmiş.
Dikenler büyümüş, yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış.
" Bu dikenleri sök, " demiş, oradan geçenler. " Biz rahat geçemiyoruz. "
Adam söylenenleri pek aldırış etmemiş, dikenleri sökmemiş.
Yörenin hatırı sayılır bilgeye danışıldı; O da aynı şeyleri söylemiş:
"Dikenleri sök, " demiş. İnsanlar rahatsız oluyorlar. Onları üzmeye hakkın yok, " demiş.
Dikenleri eken adam yine ektiği dikenleri sökmeye söz vermiş, ama nafile ! Hemen verdiği sözü unutmuş ve onları büyümeye ve güçlenmeye
bırakmış.Bugün yarın demiş, ama hiç bir şey yapmamış.
Bu böyle devam etmiş, dikenler büyümüş, iyice rahatsızlık vermeye başlamışlar, onlara sebep olan adam ise, onları görmezlikten gelmiş...
Bilge artık dayanamamış, demiş
ki:
" Senin ektiğin zararlı dikenler artık senin için de çekilmez hale geldiler. İleride sen yaşlanmış olacaksın ve dikenleri sökmek için her gün gücüne biraz daha güç katman gerekecek.
Öylese niçin harekete geçmiyorsun ? "
.......
-Mesnevi-
-Mevlana-
Ne kadar gereksiz bir dert açmış adam başına, öyle değil mi ?
Oysa dikenleri hemen sökmüş olsaydı bu kadar söz hiç dinlemek zorunda kalır mıydı ?
Uzaktan tavsiyeler vermek, her zaman çok kolaydır.
Oysa çoğumuz hiç olmasa ara sıra bazılarımız ise, çoğu veya her zaman, zararlı ve yararsız dikenlerin büyümesini görmezlikten gelen
adamdan farklı davranmıyoruz.
Kendimiz için artık yararı olmayan inançları ( dini inancın dişında olan inançlardan bahis ediyorum ! " Ben onu, bunu yapamıyorum, v.s. ),
bize zarar veren alışkanlıkları ısrarla görmezlikten gelmeyi yeğliyoruz.
Rahatlık alanımizda kalmayı tercih ediyoruz. Yararı olmasa da.
Çünkü bilinçaltımız oraya nakşedilen ne varsa, onun doğru olduğuna inanır ve inatçı bir şekilde de ona tutunmaya calışır.
Değistirmek istemez, bildiklerini.
Hatta, onun yanlış da olsa onun " doğru " bildiği yanlışlara dokunsanız siddetli başkaldırı yapar. Öyle yolları bulur ki, insan feleğini şaşar..
Ne zamana kadar, biliyor musunuz ?
İnsanın canına "tak" diyene kadar.
Suda boğulmadan evvel ki son anlarını göz önüne getirin. Artık ya ölmeyi, ya da yaşamayı seçeceksiniz - iste kişi o zaman kollarını hareket ettirmeye başlayacak.
Insam acı çok büyük olduğunda, bir sınıra geldiğinde, işte o zaman rahatlık alanından çıkmaya karar veriyor.
Ama o anda da öyle bir güçlü oluyor ki, o vahşi ve yararsız dikenler gökyüzüne değse bile, onları sökebilecek kadar güçlü oluyor...
Sevgiyle kalın!