Kendini ifade edemeyen herkes öfkelidir.
Kendi olamayan ve kendinin önünde duran herkes öfkelidir.
Karşımızdaki varsayımları hayal kırıklığına uğratmamak adına, kendimiz sandığımız kişilik içinde seyreder dururuz. İçimizden geçenleri, aslında değişen ve dönüşen tavrımızı ortaya koymaktan çekinir, zamanlar sonra içimizdekinin ne dediğini dinlemeyen, sadece doğrusu nedir diye akıl ile aramaya koyulanlar oluruz. Akıl kime göre bilecek doğrusunu?
Bize göre mi?
Karşımızdakilerin beklentilerine göre mi?
Şimdiye kadar öğrendiklerimiz doğrultusunda mı?
Aslında kişilere değildir öfkemiz!
Öfkemiz, kendini ifade edememiş haldir. Buna bahane olmuş kişi de nasibini buradan alır işte;
“Onun yüzünden oldu! Beni delirtiyor!”
Seni delirten o değil, seni delirten o tavrın karşısında kendini dürüstçe ifade edemeyişindir, sebebi her ne olur ise olsun!
Sebebi her ne olur ise olsun…
Öfkeli misin?
Neyi bastırdın kendinde?
Neyini, hangi duygunu görmezden geldin?
Seçim, hissin/kalbin ışığıyla ya da belirsiz ifadenin sıkışıklığı ile yürümek arasındadır.
Bir noktada karanlık tarafından yönetilmek, bu boşluk veya aralık diye tarif ettiğim kodlanmamış ve/veya karmaşıklık kodlanmış enerjinin etkisinde olmaktır.
Kendimizle, yani özümüzle, dile gelen arasındaki boşluğu sağaltmalıyız. Böylelikle kendimize yaklaşır, özü sözü bir, içi dışı bir, bir olan bir oluruz.
Sevgiyle…