Yaşamımız boyunca pek çok kez kendimizi; ebeveynlerimiz, sevgilimiz, eşimiz, çocuğumuz veya arkadaşlarımızla olan ilişkilerimizi riske atmamak için onların dayattığı ama bizim arzu etmediğimiz şeyleri yapmak zorunda hissetmişizdir.
Zamanla kendilerini kapana sıkışmış, boğuluyormuş gibi ve çaresiz hissederler.
Şantajcılar farklı maskelerle karşımıza çıkabilir.
Bazıları cezalandırıcı şantajcıdır.
Eğer dediğimi yapmazsan:
“Seni terk ederim!”
“Seni ailene ve topluma rezil ederim!”
“Seninle bir daha asla konuşmam!”
“Başkasını bulurum!”
Kimi şantajcı kendisini cezalandırmakla tehdit eder.
Eğer dediğim olmazsa:
“Evden giderim!”
“Yemek yemem!”
“Hastalanırım!”
“Kendimi öldürürüm!”
Bazı şantajcılar ise umut tacirliği yaparak dediklerini yaptırmanın yolunu bulurlar.
Bu tür duyusal şantaj çok daha sinsicedir.
Eğer dediğimi yaparsan:
“Evlenebiliriz!”
“Tatile gideriz!”
“Seni ancak o zaman gerçekten sevebilirim!”
“İstediğin arabayı alırım!”
Duygusal şantajın etkisiyle giderek özgüvenini, akıl sağlığını, huzurunu yitiren mağdurun boyun eğişi, şantajcının cesaretini artırır.
En küçük direniş, mağdurun damarlarına daha fazla suçluluk ve korku enjekte edilmesiyle sonuçlanır.