ABD Ortadoğu'ya ve onun tüm karmaşasına nasıl etki edebilir?
Mitt Romney geçenlerde dış politika hakkında tek bir görüşle özetlenebilen bir konuşma yaptı: Bugün Ortadoğu'da yanlış giden her şeyin nedeni Obama'nın liderlik sergilememesi. Bu konuşma Romney'nin düşüncelerinin bir göstergesi ise kaygılanmamız gerekiyor. Ortadoğu halklarının karmaşık isteklerini tarif etme bakımından sığ olan bu konuşma, Obama'nın yaptıklarını doğru biçimde tanımlamadığı gibi, Romney'nin daha önce açıkladığı görüşlerle de tutarsızdı. Ayrıca stratejik seçenekler konusunda ikna edici veya yaratıcı değildi. Şu anda Ortadoğu halklarına verebileceğimiz en kötü mesaj, geleceklerinin bizim yaptığımız şeylere bağlı olduğudur. Bu doğru değil. Arap dünyası bizim ve kendilerinin getireceği yeni yaklaşımlara nadiren bu kadar ihtiyaç duymuştu. ABD Arap uyanışının başlamasından beri, devrime öncülük eden Arap gençliğiyle bağlantı kurmanın yolunu arıyor.
Arap nüfusunun yüzde 60'ı 25 yaşından k üçük. Y etkim o lsa, A rap- Müslüman dünyasına yönelik Amerikan politikasının sorumluluğunu ABD Eğitim Bakanı Arne Duncan'a verirdim. Çünkü "diktatörleri" kendi tarafımızda tutmak için silah satmaya dayalı Soğuk Savaş politikasına son vermemiz ve Arap- Müslüman dünyasında bir "yükselme yarışı" başlatmamız gerek. Böylece kurumları ve gönüllü olarak bizim tarafımızda olmak isteyen güçlü kişileri güçlendirmeye yardımcı olabiliriz. Ne yazık ki, Irak ve Afganistan'da otokrasinin yerini demokrasi değil "seçimli kleptokrasi (hırsızlar yönetimi)" aldı. Paranın olduğu (Irak'ta petrol gelirleri, Afganistan'da dış yardım) bir yerde, hesap sorulabilir kurumlar ve şeffaflık olmadan otokrasinin yerine seçilmiş hükümeti getirdiğinizde, seçimli kleptokrasi ortaya çıkar. Bu arada Tunus, Yemen, Mısır, Irak ve Libya'da "Muhaberat (iç güvenlik örgütü anlamındaki Arapça sözcük) devletlerinin" çöküşüne tanık olduk. Ama hukukun üstünlüğü ilkesiyle çalışan güvenlik aygıtlarına sahip olan etkin demokrasilerin kurulduğunu göremedik.
Libya'da gördüğümüz üzere bu boşluk, cihatçılar için fırsat yaratıyor. Eski CIA uzmanı Bruce Riedel'in bir makalede dediği gibi, "Arapçada muhaberat devleti olarak adlandırılan eski polis devletleri, halklarını keyfi ve kötü biçimde yöneten otoriter diktatörlüklerdi. Ama terörle mücadele açısından iyiydiler. Yeni hükümetler, Arap dünyasında daha önce hiç yapılmamış bir şeyi ( gizli polisin seçilmişlere hesap verdiği ve hukukun üstünlüğüne tabi kurumlar) yapmaya çalışıyor. Bu teröristlerin kargaşa yaratmaya çalıştığı bir dönemde yapılması zor bir iş". Öte yandan Suriye'deki iç savaşın temelinde, Suudilerin liderliğindeki Sünniler ile İran liderliğindeki Şiiler arasında süren mücadele yatıyor. Ayrıca Sünni İslam'ın içinde de tutucu Selefiler ile daha gelenekçi Müslüman Kardeşler aktivistleri arasında bir mücadele sürüyor. Bir de, tüm bu muhafazakâr partiler ile Ortadoğu'da muhtemelen çoğunluğu oluşturan ama dağınık ve bölünmüş halde olan daha laik ana akım güçler arasında süren mücadele var. ABD birbiriyle kesişen bu kadar çatışmanın ve gündemin olduğu Ortadoğu'yu nasıl etkiler? Yeni Arap hükümetlerinin istediği yolu seçmekte özgür olduğunu açıkça söyleyerek işe başlayalım. Ama biz sadece, günümüzde başarılı olan ülkelerin şunları yaptığını kabul eden ülkeleri destekleyeceğiz: 1) halkını eğitmek, 2) kadınlarını güçlendirmek, 3) dini çoğulculuğu benimsemek, 4) çok sayıda partiye, düzenli seçimlere ve özgür bir basına sahip olmak, 5) imzaladıkları anlaşmalara bağlı kalmak ve 6) şiddet düşkünü aşırılıkçıları hukukun üstünlüğüne bağlı güvenlik güçleriyle kontrol etmek.
Başlattığımız yükselme yarışı, okullara ve bu ilkeleri destekleyen programlara kaynak sağlar. (Romney bu yönde hareket etmek isterken, Obama'nın Uluslararası Kalkınma Ajansı bunu zaten yapıyor.) Ama Mısır'daki Müslüman Kardeşler'le veya Libya'nın yeni hükümetiyle konuşurken, gelip şunu demelerine izin veremeyiz: "Paraya ihtiyacımız var, ama siyasetimiz gereği şu anda bazı şeyleri yapmamız doğru olmaz. Bize zaman verin". Diktatörlerinin bu tür sözlerine 50 yıl inandık. Ama sonu kötü bitti. Uzun sürecek bu mücadele, Pakistan'ın eski ABD büyükelçisi Hüseyin Hakkani'ye göre Arap-Müslüman dünyasının zihniyetinde "bize karşı onlar"dan "bize karşı kendi sorunlarımız"a doğru bir değişim gerektiriyor. Ayrıca "sömürgeleştirildiğimiz için yoksul ve zayıftık" y erine " zayıf ve yoksul olduğumuz için sömürgeleştirildik" düşüncesinin gelmesi şart. Hakkani artık bunları söyleyen kişilerin görülebildiğini söylüyor. Bence onları en iyi, neyi desteklediğimizi açıkça söyleyerek cesaretlendiririz. Ortadoğu yüzümüzü ancak değişimi kendisi başlatırsa güldürür. Değişim ancak o zaman kendini idame ettirir ve yardımımız onu ancak o zaman gerçekten güçlendirir.
The New York Times - Thomas L. Friedman