Bir zamanlar, bir delikanlı bir bilgeye talebe olmak istedi.
‘’Bana talebe olmak zordur, korkarım sen bunu başaramazsın’’ dedi Bilge. Ama genç kararlıydı. Kendisinden ne isterse yapmaya hazır olduğunu söyledi. Bilge de ona manevi yoldaki ilk vazifesini verdi;
‘’Bir yıl boyunca kim seni kızdırmaya çalışırsa ona bir lira vereceksin.’’
Genç denileni yaptı ve tam bir yıl boyunca kendisini öfkelendirmeye çalışan insanlara para verdi. Bir yılın sonunda genç, bilgeye geldi ve bundan sonraki vazifesine hazır olduğunu bildirdi.
‘’Önce şehre git ve bana biraz yiyecek al’’ dedi bilge.
Genç yanından ayrılır ayrılmaz, bilge dilenci kıyafetlerine bürünüp sadece kendisinin bildiği kısa bir yoldan gençlten önce şehre ulaştı. Gencin geçeceği yola oturdu onu bekledi. Tam genç yanından geçecekken dilenci ona hakaret etmeye başladı. Başkalarının duyacağı sesle ne kadar aptal göründüğünü söyledi. Genç, dilencinin bağırması üzerine şöyle bir etrafına baktı ve…….
Evet; farkı yaratan fark; değişim ve gelişimin başlangıç noktası fark etmekle başlar. Mevcut içinde bulunduğunuz durumu fark etmediğiniz sürece bir değişim gerçekleştirmek mümkün değildir. Değişimin başlangıç noktası kişinin kendisidir. Eğer birinin (eşiniz ,anne-babanız ,akrabalarınız vb) değişmesini istiyorsanız bunu sağlamanın en garantili yolu nedir? Bunun için size sunacağım tek garantili yol ‘’Kendinizin Değişmesi’’ Evet, değişim size de başlar. Siz değişmediğiniz sürece kimsenin değişmesini bekleyemezsiniz yaşam tamamen yankıdan ibarettir. Ne verirsenin onu alırsınız. Eğer farklı şeyler verirseniz yaşamda size bunun farklarını KDV üreterek geri çevirecektir. Bu konuda şüpheniz olmasın. İçinizden ‘’olur mu canım öyle şey’’ diyenler varsa hamen deneyin, farkı yaratan farkı görün. Günlük yaşantınızda içinde bulunduğunuz çevrede, oturduğunuz binada ,sokakta yapılan değişiklikleri kaçımız farkediyor? Bırakın dış çevreyi ben öyle katılımcılar gördüm ki eşinin saçında yaptırmış olduğu (boya,kesim,fön vb.) değişikliği fark etmiyor. Şimdi sizlerden yapmanızı istediğim şey; lütfen kendiniz için biraz zaman ayırın. Ben kimim? Yaptığım leylerin farkında mıyım? Eyleme geçtiğimde neler görüyor, neler işitiyor ve neler hissediyorum. Mutlu olduğumdaki gördüklerim, işittiklerim ve hissettiklerimle, mutsuz olduğumdakiler aynı mı? Nerelerde farklılıklar mevcut? Bir şey yapmadan önce onu gerçekleştirmek için ilk hareketimi sağlayan,tetikleyen şey nedir?(görüntüsü,sesi,hissi)
Günlük iletişimlerimizde (iş-özel) birinci baskın olarak kullandığımız dilin farkında mısınız? Peki kendi kullanmakta olduğunuz dilin farkında değilseniz iletişimde bulunduğunuz kişilerle daha nasıl başarılı ilişkiler kurmayı, ikna edip yönlendirmeyi düşünebilirsiniz? Kendinizi tanımadan, keşfetmeden, bir başkasını tanımak ancak karanlıkta göz kırpmaya benzer. Karanlıkta kırpmış olduğunuz gözü kimse fark etmez…
Rainer Maria Rilke diyor ki;
‘’Gerçekte tek bir yolculuk vardır.Oda kandimize yaptığımız yolculuktur.-kendini keşif ve oluş yolculuğu-‘’
Aslında çoğu zaman farkında bile olmadığımız bir iç savaş sürüyoruz. Bir taraftan rahar etmek, alışılmış ve kolay olanı risksiz zahmetsiz olanı sürdürmek. Diğer yandan ise yeni şeyleri fark etmek, büyümek, değişim ve gelişim göstermek, olgunlaşmak.
Gelişim ve değişim bittiği noktada iç huzurumuz,dengesiz mutluluğumuz hayattan aldığımız tat tamamen bozulur. Günümüzde hızla ilerleyen ve insanların bir türlü kurtulamadıkları stres,zamanı yönetememek bu yüzdendir.
Kendi gerçekliğinizden farkına varmadanda olsa uzaklaştıkça ödediğiniz bedeller artar, kendinizi tanımak farkı yaratabilmek için hissettiğiniz ihtiyaç uç nokataya varır.