Hayal Akademisi (2)
Hayal kurma kabiliyeti bir çok insanda kullanılmayan ve ihmal edilen yeteneklerden biri gibi karanlık ambara konulmuş herhangi bir alete benzer. ‘Gerçekçi ol!’; ‘Hayalperest’; gibi sözlerle düş görmenin adeta bir suçmuş gibi bir yaklaşımla karşı karşı kalıyoruz. Bunu söyleyenler gerçekten ne yaptıklarının farkında mı? Kendi yaratıcılıklarını, keşfedici ruhlarını, oyun oynama kabiliyetlerini yok ediyorlar.
BÜYÜK HAYALLER MOTİVASYONU ÜST DÜZEYE ÇIKARTAN GÜÇLÜ BİR MOTOR GİBİDİRLER !!!!
‘DÜŞLERİNİZİ KÜÇÜMSEYEN İNSANLARDAN UZAK DURUN. KÜÇÜK İNSANLAR BUNU HEP YAPARLAR, OYSA BÜYÜK İNSANLAR, BÜYÜK DÜŞLERİNİZİ GERÇEKLEŞTİREBİLECEĞİNİZE İNANMANIZI SAĞLARLAR.’
Mark TWAIN
Bu tabi ki demek değildir ki, bütün gün köşede oturun ve hayal kurun. Hayallerinizi gerçeğe dönüştürmek için, sağlam, canlı ve renkli bir imgelemeden sonra da yine onları hayata geçirebilecek o kadar sağlam planlar ve projelerinizin olması gerekir. Geçen hafta birlikte ele aldığımız alıştırmaları yapma isteğiniz oldu ise ve pratik yaptıysanız, bu hafta bildiklerimizin dışında olanları da hayal etmeye başlayabiliriz.
Sizden önce uygulama yapabileceğiniz bir arkadaş bulmanızı rica ediyorum. Yalnız bu arkadaşın şartı var; çok küçük olması gerekir! Tam hayal dünyasıyla birleşmiş, her anı bir kurguya çevrilebilen bir çocuk olması lazım. Hep biz mi çocuklarımıza bir şey öğreteceğiz? Onlardan öğrenebileceğimiz çok şeyler var.
Bu sefer makam, pozisyon, rütbeyi bir kenara koyalım ve bir çocuğun hayaline ortak olup, birleşin ve hareket edin. Kendi çocuğunuz çok fazla büyümüş ise ve bir ‘yetişkin’ gibi size ‘Aklını mı kaçırdın?’ diye sorarsa, mahalleye bir bakın. Orada bu teklifinizi cevap verecek çok fazla arkadaş bulacaksınızdır. Hatta onlar da belki aileleri böyle oyunları oynamadıkları için çok mutlu olacaklar.
Onunla keşfedilmemiş yerlere gidin; Mesela bir leğeni gemi yapın ve onunla bir nehir seyahatine çıkın; kıyıdaki mağarada timsahlar uyuyor, bir tanesi uyanmış ve size doğru geliyor. Küreklere sarılın ve kaçın.... şimdi timsahı yanıltıp, nehrin yan koluna giriyorsunuz... kıyıdan suya sarkan ağaçlar ve çalılardan güçlükle geçiyorsunuz. Kıyıda eski bir saray belirleniyor. Orayı merak edersiniz, inebilirsiniz. Sarayın kapısını açıp, arkasında ... ne olsun? … Buna benzer yüz binlerce seçenek vardır;
Eski bir buzdolabı kartonunu hayali bir su altı yapıp, denizde dalış yapabilirsiniz; Sandalyelerinizin üzerine atılmış bir örtü Kızılderili çadırınız olabilir, ..... sınır diye bir şey yoktur.
Deli mi diyorlar? Bırakın, desinler; bilinçli seçilmiş bir delilik ve çılgınlık, sizin beyninize çok iyi gelir. İstemeyenler, ‘normal’ (her ne ise?? ) olmayı seçenler o sihirli kürenin muhteşem potansiyelinin örümcek ağalarına terk etsinler.
Bütün bu oyun esnasında neyi gördüyseniz, gerçekmiş gibi görmeye çalışın. Yani timsah geldiğinde, onu gerçekten hayal ederseniz, ürkersiniz. Eski ve keşfedilmesini bekleyen bir saray heyecan uyandırır. Oyun arkadaşınızda bunu zaten göreceksiniz. Küreğin sesi ve suyun soğukluğu, belki güneşin tepenize vurmasının verdiği sıcaklığı, hepsi birer duygudur. Duygular ne kadar yoğun yaşanırsa, an o kadar derin olur.
Oyun oynamak keyifli olmakla birlikte, orada yaşadığınız duygusal yoğunluk hedeflerinizle ilgili hayal kurma konusunda çok önemli bir ayrıntı. Hayalleriniz ne kadar derin bir duygusal yoğunlukla örülürse, gerçekleşmeleri o kadar hızlı olur.
Hayal gücünüzün uyarılması için diğer güzel bir yöntem, masal veya mitolojik hikaye okumaktır, macera filmleri seyretmektir. Eğer oynamak için hiç bir çocuk bulamazsanız, kendinizi bir masal veya mitolojik bir hikayede de canlandırabilirsiniz. Sonra da hikayenin gidişatını siz belirleyin. Siz çizmedikçe, sınır yoktur!
Eğer serbest hayal kurma konusunda daha çok alıştırma yapıp, ustalaştıysanız, kendi hedeflerinizi de artık daha kolay hayali bir çerçevede görebilirsiniz.
Olmak istediğiniz yerde olun hayalinizde, orada karşılaşacağınız insanları görün, size duymak istediğiniz sözleri söylesinler, o anda içinizi dolduracak mutluluğu, heyecanı, her ne ise, onu hissedin. Renkleri parlaklaştırın ve sahnenizi - ister film şeridinde, ister bir resim halinde olsun, mümkün olduğu kadar detaylandırın. O sahnenin içine bırakın kendinizi, ve keyif duygunuzu zirveye çıkartın. Yine de geçen hafta ki yazıda konuştuğumuz gibi, duyu organlarınızı katılımını maksimum düzeye çıkartın. Duygusal yoğunluk içeren sahneler kalıcıdır! Çok duygu yüklediğiniz zaman, hayal sahnenizi her zaman daha kolay zihninize çağırabilirsiniz.
‘ÖNGÖRÜLERİNİZİN VE HAYALLERİNİZİN ÜZERİNE TİTREYİN; ÇÜNKÜ ONLAR RUHUNUZUN ÇOCUKLARI, SONUÇTA ELDE EDECEĞİNİZ BAŞARININ PLANLARI.’
Napoleon HILL
Her şey gönlünüzce olsun, Sevgilerimle.
Aysel Çiçek Diğer Yazıları