En sevgili yârim kitap. Sıkı sıkı bağrıma alıp sarmaladığım, düşmesin diye sıkıca ellerinden tuttuğum, o varken gözümü hiçbir şeyin alamadığı, sadece ona baktığım, cananım benim.
Ben istediğimde konuşup da, ağlarken gözyaşlarımla ıslanan, tek dostum benim. Kötü yanı; tek konuşmacının kendisi olması. Ama o da bir güzel. Öyle özel bir belagatçi ki sanki sözleri misk-i amber. Büyülü bir rüya ve misal âlemine kolayca aralanan bir bab-ı âli.
Her açılan kitap, oturma odanızın duvarında birden bire beliriveren yirmi, otuz santimlik bir efsunlu kapı. Hayal cinlerinizin size bir oyunu. Her satır başı, o kapıdan geçince, sizi bekleyen merdivenler. Okudukça satırlar ayağınızın altından kayıp gidiyor. Noktalar, bu mağaraya benzeyen tünelli yolda önünüzü aydınlatan birer meşale. Ve kitaba daldıkça tünelin ucu ışımaya başlıyor. Yazarın solukları geliyor yüzünüze bazen şefkatli bir meltem gibi, bazen deli boran gibi. Ciğerlerinizi onun nefesiyle dolduruyorsunuz gayri ihtiyari.
Işığı takip ettikçe sizi daha da derinlere çekiyor, kollarınızı kavramış, gizli bir el. Önünüzde kulağınıza fısıldanan büyülü kelimeler. Sanki peşine düştüğünüz sizin çare-i hakikatiniz. Bazen ışığın gücü soluyor bazen de sanki elinizi uzatsanız yakalayacaksınız gaye-i hayalinizi. Soluğunuz tükendiğinde yetişiveriyor bölüm araları. Nefes aldırıp salıveriyor sizi yeniden tefekküre. Düşünce okyanusunun milyarlarca damlasından bir damla oluveriyorsunuz ve kayboluyorsunuz onlarda.
Bu gidiş çok zaman öyle uzun sürüyor ki, önünüze baksanız ne gittiğiniz yer belli oluyor ne de arkanızdaki geldiğiniz yer. Çok sonra kitabın içinde kaybolduğunuzu anlıyorsunuz. Yazarın verdiği kadar ışığa ve onun verdiği kadar havayla iktifa etmeye çalışıyorsunuz. Sizi bir labirentin içine düşmüş, annesini arayan yavru ceylan gibi döndürüp duruyor, deli divane. Bir yere oturup dinlenmeniz haram sanki. Koşup biran önce neticeye vasıl olmak istiyorsunuz, heyhat! Işığı görmeden müsaade yok..yazar sizi sürüklüyordur. Hayretler içerisinde meftun, mecruh bir dilenciye dönüyorsunuz. Satır aralarında saklı bazı sırlı kelimeler iksir-i necat oluyor fikrinize. Artık gözleriniz yazarınkiyle aynı görmeye, bütün hassalarınız onun gibi hissetmekten öte gidemez hale geliyor.
Ve bu son demde kitap çıkışı ifşa ediyor gözlerinize. Yorgunluğun vermiş olduğu haz dinlenmede suluyor bütün vücudunuzu. Kendinize geldiğinizde elinizde bazen kitap değil bir iğne bulunduğunu fark ediyorsunuzdur. İğne ve kendine gelmeye çalışan bir okuyucunun iğneleyip de kanattığı yüreği.
ALINTIDIR.