İki yaşlı hasta yeni hastane odasına alınırlar. İki hastanın da durumu ciddidir. İkisi de yatalaktır. Hastalardan biri pencere kenarında yatmakta diğeri ise pencere görmeyen tarafta yatmaktadır.
Pencereden uzak hasta hiç konuşmaz. Gözleri kördür ve ağır bir akciğer rahatsızlığı yaşamaktadır. Pencere kenarındaki hasta pek çok denemeden sonra diğer hastayı konuşturmayı başarır.
Hastalar önce ailelerinden ve çocuklarından bahsederler. Pencere tarafındaki hastanın sohbeti sayesinde o karamsar hali gitmiş ve huzurlu hissetmektedir diğer hasta. Pencere kenarındaki hasta hemşireden perdeyi ve pencereyi açmasını ve kendisini pencereyi görecek şekilde yatakta oturtulmasını ister. Hemşire sadece bir saat izin verilebileceğini söyler.
Pencere kenarındaki hasta her gün bir saat boyunca diğer hastaya pencereden gördüğü güzellikleri anlatır. Allah'ım der harika bir doğa ve ağaçlar ilerideki gölü görebiliyorum bile. Harika büyük bir göl ve park var. İnanır mısın! pek çok ördek geçiyor ve hava o kadar güzel ki. Diğer hasta onu mutlulukla dinler
Her gün harika bir manzara ve olaylar anlatır penceredeki hasta diğer hastaya. Diğer hasta o bir saatlik pencere anını mutlulukla bekler. Bir gün hemşire kontrol için geldiğinde, pencere tarafındaki hastanın huzur içinde vefat ettiğini görür.
Diğer kör hastanın yanına yeni bir hasta gelir ve konuşmaya başlarlar. Kör olan hasta yeni hastaya sorar
- Çok şanslısın penceredeki harika manzarayı görüyor musun?
- Ne manzarası dostum, sadece büyük bir duvara bakıyor bu pencere
Sonuç :
Hayat bize harika manzaralı bir pencere vermeyebilir. Ama bize harika bir zeka ve hayal gücü vermiştir. İnsanları mutlu edersen mutlu yaşarsın unutma. Sadece kendi mutluluğun için çalışırsan negatif duygular seni bırakmaz.
Eğer mutlu olmak istiyorsan paranın satın alamayacağı şeyleri saymaya başla. Gülümse! En önemlisi sana verilen hediyeyi doğru harca. Bu hediye ne mi? "ŞİMDİ" sana verilmiş en güzel an ve hediyedir tadını çıkar ve hiç bir basit olay için şu anı mahvetme.