İç diyalog kesintisiz bir şekilde her an var olduğu için toplam olarak büyük bir yaşam gücü olabilir. Sinsi, kümülatif ve ağır seyreden bir yıkıma yol açabilir. Herkesin, güneşin sırtını gerçekten yaktığını fark etmeden, yaz sıcağında gömleksiz dolaştığını hayal edin. Onların sırtına bir ütü yapıştırırsanız anında tepki alırsınız. Oysaki güneşle ütü aynı hasarı yapacaktır, ama güneş sinsi davranır. Farkına bile varmazsınız. Örneğin, bir kadının yüzüne "sen salak, değersiz bir sarışınsın" deyin, dehşetli bir şekilde üzülüp acı çekecektir. Ve düşünün ki insanlar her gün, her dakika iç diyalogları kanalıyla kendilerine bu tür şeyler söylüyorlar. Tıpkı güneşin uzun vadeye yayılmış etkisi gibi. Her gün yaşanan negatif iç diyalogun etkisi de öldürücü olabilir. Sonunda kendinize zehirli bir iç ortam yaratırsınız ve o da gözle görülmeyecek biçimde ağır ağır, tıpkı üzerinizde yürüyen bir yılan gibi büyür. Sizi öldürür.
Kendinizle sürekli akılsal ve duygusal olarak savaşırsanız sonunda fizyolojiniz de değişir. Ömrünüzden yıllar gider ve hastalıklara karşı çok daha dayanıksız hale gelirsiniz. Nasıl mı? Bağışıklık "hücreleriniz" sinir hücrelerinizle çok yakın bir ilişki içindedir. Ve bu iki tip hücre arasında sürekli bir iletişim vardır. Sahip olduğunuz her düşünce için vücudunuzda ani bir fiziksel değişiklik olur. Kendiniz hakkında negatif ve yıkıcı bir fizyolojiye sahip olursunuz. Bu, iç salgı bezlerinin fazla çalışmasından kronik adrenalin uyarılmasına, yüksek tansiyondan kalp krizine kadar pek çok biçimde gerçekleşebilir.
Özet olarak, iç diyalog güçlü bir tıbbi etkendir. Vücudunuzu dinlemeniz gerekir, çünkü ne yazık ki o kesinlikle sürekli olarak sizi dinlemektedir. Vücudunuz da sizinle baş ağrılarınız, ağrıyan sırtınız, depresyon ve anksiyeteleriniz ve hatta sürekli soğuk algınlıklarınız kanalıyla konuşmaktadır. Aslında tüm bunlar gerçek benliğinizin "Bana yardım et" çığlıklarıdır. Eğer sürekli olarak yorgunluktan, ağrılardan, hastalıklardan veya herhangi bir fiziksel rahatsızlıktan şikayetçiyseniz, kendinize gece gündüz söylemekte olduğunuz şeyleri çok dikkatli incelemekte fayda var.
Aynı biçimde işin bir de duygusal bedeli vardır ve bir biçimde psikolojik arterlerinizi etkiler. Şöyle düşünün lütfen; anahtarlarınızı kaybedip tekrar bulmuş olsanız, onları aramaya devam eder misiniz? Eğer bir cevap arıyorsanız ve o cevabı bulduğunuza inanıyorsanız araştırmayı daha fazla sürdürür müsünüz? Hayır. Araştırmayı bitirirsiniz şimdi farz edelim ki iç konuşmanız şu biçimde gidiyor "Ben taş kafalıyım, her zaman bir salaklık yaptım, her zamanda salak olacağım, hiç kimse bana saygı göstermeyecek" Bir kez bu bilgiye inandıktan sonra niye veri aramayı sürdüresiniz ki? Bir sonraki hafta "salak" olduğunuzu gösteren on tane daha olay yaşayabilirsiniz, ama veri işleme pencereniz kapalı olduğu için bunun aksini gösteren verileri görmezsiniz, işitmezsiniz. Hissetmezsiniz.
SONUÇ? Sonuçta yarattığınız dürtü neyse alacağınız cevap da odur. Negatif iç diyalogunuz sizi gerçeklerden uzaklaştırır, benlik kavramınızı zehirler, sizi dünyaya mutsuz ve hayal kırıklığına uğramış bir insan olarak kendinizi sunarsınız, dünyada size aynı biçimde hatta daha fazla mutsuzluk ve hayal kırıklığı yaratacak biçimde cevap verir. Negatif bir iç diyalog böylece kötü bir lanet kısır döngüye dönüşür.
“Kendini yönet, dünyayı yönetecek gücü bulabilirsin.”
Platon