İşveren vekilliği; işçi sıfatıyla çalıştığı halde işveren gibi hareket eden, sorumluluk alan kimselere iş hukukunda genel olarak verilen isimdir. Türk hukukunda böyle bir düzenlenmenin yer almasının nedeni esas itibariyle iş ve işletme hacminin genişlemesi sonucu işverenlerin yönetim ve denetim yetkisini etkili bir şekilde kullanamamasından ileri gelmektedir. 4857 sayılı İş Kanunun 2.maddesinde işveren vekili “işveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimseler” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere “işveren adına hareket etmek” ve “işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev almak” olmak üzere iki unsurun gerçekleşmesi gerekir. İşveren adına hareket etmek, temsil yetkisine dayandığından bu konuda verilmiş bir temsil yetkisinin bulunması şarttır. Ayrıca temsil yetkisinin dayanağı iş, vekâlet veya şirket sözleşmesi olabileceği gibi kanunda da doğabilir.
Bir kimsenin “İşveren vekili” niteliğini kazanabilmesi için, verilen temsil yetkisinin işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev almayı kapsaması gerektiği gibi verilen yetkinin işin tamamına yönelik olması gerekir. Örneğin bir işyerinde, genel müdür, koordinatör ya da fabrikatör gibi görevleri yerine getirenler işveren vekili olarak kabul edilirken, işin kısmen yönetiminde bulunan personel müdürü, insan kaynakları müdürü gibi görevleri bulunan kimseler işveren vekili sayılmazlar. Yine bu kapsamda belirtmek gerekir ki; temsil yetkisinin kanundan değil de iş sözleşmesinden kaynaklandığı durumlarda işverenin, temsil yetkisini sınırlandırması veya tamamen geri alması mümkündür. Temsil yetkisinin tamamen geri alındığı durumlarda işveren vekilliği sıfatı da ortadan kalkmış olur.
İşveren vekillerinin sorumluluğu iki yönden sınırlıdır; öncelikle, sorumlulukları, cezai yaptırımlara bağlanmış yükümlülüklerden doğabilir. İkinci olarak sorumlulukları, yönetim konusundaki yetki ve görevleri ile sınırlıdır. Bunun dışında iş yerinde görevli ve yetkili kılınan işveren vekili atanmışsa cezai yaptırımlar konusunda sorumluluk kural olarak işverene değil işveren vekiline ait olur. Doğrudan temsil ilkesi gereği, işveren vekillerinin yaptıkları hukuki işlemler nedeniyle işçilere karşı doğrudan işveren sorumludur. Dolayısıyla her ne kadar işveren vekilleri görevli olsalar da onların yaptıkları işlemler nedeniyle işçilere karşı sorumlulukları devam etmektedir.
Sonuç olarak günümüzde işin, iş yerinin ve işletmenin gereklerinin karşılığı olarak doğan işveren vekilliği kurumu iş hukuku açısından önem arz etmektedir. Sorumlulukları kapsamında düşünüldüğü zaman önemi daha da belirgin olan bu kurum gerek işverenler gerek işçiler açısından sorunlara gebe olmaması bakımından verilen görev ve yetki iyi irdelenmeli ve ona göre söz konusu sorumluluk verilmelidir.
Av. Ebru ÇAĞLAR
ÇABA HUKUK BÜROSU