13 yaşındayken annem bana asla unutamayacağım bir ders vermişti.
Bir gün küçük bir markette alışveriş ediyorduk.
O anda içeri giren aile dikkatimi çekti.
Anne, kızı ve torunu gibi görünüyorlardı.
Üsleri başları temiz gibi, ama yırtık pırtıktı.
Bizlerden daha şanssız oldukları bir gerçekti.
Markette gezinirken el arabalarım dikkatle seçtikleri gerekli yiyeceklerle dolduruyorlardı.
Annem ve ben alışverişimizi bitirmiştik. Ödeme yapmak için kasaya yanaştık. Kasa sırasında önümüzde o aile vardı, aramızda sadece bir kişi vardı. Belirli miktarda paraları olduğundan el arabasından çıkardıkları her yiyecekten sonra kasiyere yekün aldırıyorlardı. Bu biraz zaman aldığından önümüzdeki adam sabırsızlanmaya başlamıştı.
Duyulduğundan emin olduğum hoş olmayan şeyler söylemeye başlamıştı.
Kasiyer yekünü aldı, ama kadıncağızın parası yetişmedi. Bazı yiyecekleri geri koymaya başladı. Annem cüzdanına uzandı, yirmi dolar çıkardı ve kadına uzattı.
Kadın şaşırmıştı, "Bunu alamam" dedi.
Annem kendinden gayet emin kadına baktı ve usulca yanıtladı, "Evet, kesinlikle alabilirsiniz. Bunu bir hediye olarak düşünün. Arabanın içindekilerinin hepsi de ihtiyacınız olan şeyler.
Lütfen bunu kabul edin." Kadın parayı aldı, annemin elini sıktı, gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
"Çok teşekkür ederim. Bana daha önceden hiç kimse böyle yardım etmedi." dedi.
Gözlerim yaşlar içinde marketten ayrıldım. Bu olayı asla unutamadım.
Annemle babam beş çocuk yetiştirmişler. Hiçbir zaman çok paraları olmamış.
Annemin şefkatli kalbi bana miras kaldığı için çok seviniyorum.
Hiç bencillik yapmadan veriyorum.
Dünyada bundan daha güzel bir duygu olabilir mi?