Kasım soğuktu… Havanın soğukluğu, yüreklere de yansıdığı bir dönemdi. O gün, 10 Kasım’dı. Cumhuriyet’in kurucusu, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıldönümüydü. Kasım, her yıl olduğu gibi soğuk ve griydi ama bu Kasım, Atatürk’ün aziz hatırasıyla doluydu.
Sokaklar, okullar, iş yerleri; her yerde bir durgunluk, bir hüzün vardı. Saat 9:05’i gösterdiğinde, tüm Türkiye derin bir sessizliğe büründü. Çocuklar, öğretmenlerinin ellerinden tutarak okul bahçelerinde sıraya dizildi. Annesiyle, babasıyla, dostlarıyla birlikte çalışan insanlar, ellerindeki işlerini bırakarak başlarını eğdiler. Zaman durmuş gibiydi. O an, sadece Atatürk vardı. O’nun düşünceleri, ilkeleri, mücadelesi, özlemi vardı.
Ayşe, küçük bir kasabada yaşayan bir öğretmendi. Her yıl olduğu gibi, bu yıl da okulda Atatürk’ü anma programını düzenlemişti. Öğrencileriyle birlikte hazırladığı şiirler, türküler, anekdotlarla dolu bir gün olacaktı. Ancak bu Kasım, biraz daha farklıydı. Atatürk’ün soğuk bir Kasım sabahında aramızdan ayrılışının, sadece bir tarihsel anı olmanın ötesinde bir anlamı vardı.
Ayşe, öğrencilerine Atatürk’ün hayatını ve devrimlerini anlatırken bir yandan da, bu değerlerin bugüne nasıl taşındığını düşünüyordu. Atatürk, sadece bir lider değil; halkına özgürlük, eşitlik, eğitim, çağdaşlık gibi değerleri aşılayan bir kahramandı. O'nun sayesinde, bu topraklarda insanlar yalnızca "Türk" olmakla kalmamış, "Cumhuriyetin öznesi" olma bilinciyle yaşamaya başlamışlardı.
Kasım ayında soğuk bir rüzgârı estikçe, Ayşe’nin kafasında hep bir düşünce vardı: “Atatürk, her zaman bizimle, her zaman içimizde.” Soğuk ve gri bir Kasım sabahında bile, onun izlediği yolda, onun gösterdiği ışıkla ilerlemek mümkündü. Çünkü Atatürk’ün bıraktığı miras sadece bir devlet kurma değil, halkı, milleti ve tüm insanları özgür kılma mirasıydı.
O gün, öğrencilerine Atatürk’ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözünü anlatırken, Ayşe gözlerini sınıfın penceresinden dışarıya dikip derin bir nefes aldı. Her şey soğuk, her şey kasvetliydi ama içinde bir sıcaklık vardı. Atatürk’ün düşünceleri, Atatürk’ün idealleri, bir milleti ayağa kaldıran o büyük ruh, bu Kasım’da da hayattı.
Saat 9:05’te, her şeyin susması gibi, derste bir sessizlik hâkim oldu. Ayşe, gözlerini öğrencilere çevirerek "Atatürk'ü anıyoruz, hep birlikte" dedi.
Kasım, soğuktu ama Atatürk’ün hatırası, bu soğuğa inat, her zaman içimizde bir sıcaklık yaratıyordu.
Mustafa Kılınç