Olumlu düşünerek mutlu olmanın sınırları ve 'nosebo'nun gücü.
İlham veren gurular ve kişisel gelişim kitabı yazarları için olumlu düşüncenin gücü tartışılmaz bir gerçek. Ama bu yazın başında bir motivasyon konuşmacısının California'daki etkinliğine katılan ve kızgın kömürler üzerinde yürüyen 21 kişi, yanıklardan dolayı acı çekti. Oliver Burkeman'ın The New York Times'daki haberine göre sorun, bu kişilerin ısıya dayanabileceklerine dair inancının sarsılması değildi.
Burkeman, "Sorun kısmen, tüm şu olumluluk söyleminden kaynaklanıyor olabilir. Olumlu düşünmeye çok fazla odaklanıyoruz. Ama 'olumsuz' duygular ve durumlarla olan ilişkimizi tekrar gözden geçirmemiz daha iyi olabilir" dedi. Burkeman insanlara moral vermeyi amaçlayan sloganların ("Ben sevgiye layık bir insanım!") aslında düşük benlik saygısı olan kişiler üzerinde ters etkide bulunarak, kendilerini daha kötü hissetmesine neden olabileceğini belirtti. Hedef koymak da bir kurum için ters etki yaratabilir. Başarılı bir sonucu gözünde canlandırmak, bazı insanların bu sonuca ulaşma olasılığını azaltır.
Araştırmacılar insanların tıbbi durumlarda telkinin gücüne daha açık olduğunu buldu. Plaseboların (yalancı ilaç) hastalar üzerinde olumlu etki (acıyı dindirmek, depresyonu hafifletmek, mikroplarla savaşmak) yaratabileceği, iyi bilinen bir olgu. İnsanlar iyileşmeyi umdukları için iyileşiyor. Beklentilerin olumsuz yönü de var. Hastalar bir hapın olumsuz yan etkilere yol açmasını beklediğinde, hap sahte olsa bile zarar görebilir. Buna 'nosebo' etkisi denir.
The New York Times'ın haberine göre çoğu kişi, plasebo aldıkları tıbbi deneyleri yan etkilerle karşılaştığı için yarıda bırakıyor. İtalyan gastroenterologların yaptığı, laktoz (süt şekeri) hassasiyeti olan ve olmayan hastaları içeren bir çalışmada deneklerin laktoz alması istendi. Ama tümüne bağırsakları etkilemeyen glikoz verildi. Yine de laktoz hassasiyeti olan deneklerin yüzde 44'ü, olmayanların da yüzde 26'sı mide sorunu yaşadığını bildirdi.
Çok çabalarsak veya yeterince sıkı egzersiz yaparsak, vücudumuzu kandırabiliriz.
Diana Spechler, 37 dereceye ısıtılmış bir odada yapılan Bikram Yoga'nın kronik kaygı ve uykusuzluğu azalttığını gördü. Spechler The New York Times'ta, ilk birkaç seanstan nasıl keyifle çıktığını yazdı. Ancak büyükannesinin ifadesiyle bu "neşe hali" kalıcı olmadı. Spechler 365 günde 365 yoga dersi planına sadık kaldı, ama yoganın etkisi azalmaya başladı.
Spechler, "Tıpkı ilaçlar gibi yoga da zamanla etkisini yitirdi. Neşe kayboldu. Dersten bir iki saat sonra kaygılarım geri geliyordu" dedi. Bu yüzden, gece uyuyabilmek için tekrar aynı hapları almaya başladı.
Houston'daki bir havaalanının yöneticilerinin birkaç yıl önce keşfettiği gibi, uzun bir kuyrukta veya havaalanının bagaj bantlarında beklemek insanları kaygılı ve mutsuz yapabiliyor. Alex Stone'un New York Times'taki haberine göre, bagaj teslim süresini kısaltmak için daha çok bagaj taşıma cihazı alındığı halde uzun bekleme süresiyle ilgili şikâyetler sürdü.
Houston'daki sorun, bagaj bandını geliş kapısının çok uzağına taşıyarak yolcuları bagajı almak için altı kat uzun mesafe yürümeye zorlayarak çözüldü. Şikâyetler neredeyse bitti.
Stone, "Beklemenin esas zararı duygusal: stres, can sıkıntısı, hayatın boşa geçtiğine dair şu rahatsız edici his. Beklemenin psikolojisini daha iyi anlamak, hayatımıza giriveren kaçınılmaz gecikmeleri biraz daha katlanılır hale getirebilir" diye yazdı.
10.09.2012
The New York Times / Tom Brady