Korona virüsü bedenimizi değilse bile beynimizi, duygularımızı ve bilincimizi işgal etti ve aslında bize bir şey anlatmaya çalışıyor. Herkes gibi günlerdir benim de gündemimde Korona virüsü var. Durumun tam olarak ne olduğunu anlama, kavrama ve neler yapmamız gerektiğini gözlemlediğim, derin araştırmalar yaptığım bir süreç oldu.
2 haftada bile dünya ne kadar değişti, değil mi? Kim bilir 1 ay sonra nasıl olacak? Anbean adeta yepyeni bir dünya oluşuyor gözlerimizin önünde.
Konuya birçok açıdan bakılabilir ama insanlık tarihinde bir dönüm noktası olduğu kesin. Her şeyden önce bizim yaşam sürecimizde daha önce deneyimlemediğimiz global bir tehdit altındayız. Bu o kadar tuhaf bir tehlike ki, göremediğimiz, dokunamadığımız ve her an, her yerde hayatımızı ve sevdiklerimizin yaşamını tehlikeye atmayı bekleyen bir hayalet ile karşı karşıya gibiyiz. En korkutucu olanı da belirsizlik, en temel ihtiyacımız olan solunum organına saldırması ve başka insanlarla temas ile bulaşarak adeta her bir kişiyi virüs haline getirmesi… Ne kadar çarpıcı ki geçen sene dünyanın akciğerleri olan Amazonlar ve ardından da bu yıl Avustralya ormanları yandı, şimdi ise insanın ciğerleri!!! Ne kadar bağlantılıyız görebiliyor musunuz?
Böyle bir deneyim sistemimizde mevcut olmadığı için de yaşanan bir şok var. En temel güdümüz hayatta kalma iç güdüsü, tehlikeye girdiğinde, gördüğümüz gibi diğer tüm konular arka plana geçiyor. Bir anda diğer tüm endişe ve kaygılarınızın çok önemsiz bir hal aldığını hissedebilirsiniz. Ya da baktığımızda dünya gündeminde ne terör ne de başka bir sorun çok da ön planda değil. Keşke tehlike karşısında meydana gelen bu durum sevgi ve barış içinde de aynı hızla gerçekleşebilse.
Peki, bu deneyimi neden yaşıyoruz ya da neden yarattık? Bize ne anlatmaya çalışıyor virüs paketi olarak gelen bu deneyim… Kolektif bilincimizin yansıması nedir? Birçok şey ve birçok boyutu var!
Evet, neden yarattık? Çünkü her şey gibi bu durum da bizim yansımamız, insanlık olarak kolektif bilincimizin yansıması ve her karanlığın içinde olduğu gibi bu da içinde bir şifa kapısı taşıyor, yeter ki bunu görmeye hazır olalım. Her yer temizleniyor, dünya bir temizlik patlaması yaşıyor ama ya içimiz ve bilincimiz? Dünyada o kadar çok şey yanlış ki! Dışarıyı temizlerken içimizi ve dünyada olan yanlışları da temizlememiz lazım.
Korkuyu mu dönüşümü mü seçeceğimiz ise bize kalmış!
Kitlesel olarak uyanmamız için belki de bu şekilde hayatın durması, böylesine büyük bir şok yaşamamız gerekiyordu. Başka nasıl milyarlarca insan aynı anda günlük rutinlerini değiştirebilir, hayatı bu şekilde âdeta pause’a alabilirdi ki? Bu tarz büyük şoklar insanlarda büyük bilinç dönüşümü yapar. Türkiye’de ilk uyanış 1999 depremi ile başladı, 11 Eylül ikiz kulelerin yıkılması ve Lady Diana’nın ölümü de yine kitlesel olarak derinden etkilendiğimiz dönüm noktalarıydı. Bu seferki deneyim ise aynı anda, aynı şekilde tüm dünyayı etkiliyor, kaçacak yer yok. Bir şeyler yolunda gitmediğinde çözüm ararız, iş değiştirmek, başka ülkeye taşınmak gibi. Bu sefer gidecek başka bir gezegen yok. Tüm dünya aynı etki altında. Kalmak, yüzleşmek ve dönüşmek zorundayız! Çünkü odaklandığımızı yaratıyoruz.
Ne olacağını öngörmemiz çok kolay değil, Korona gibi bilincimizde olmayan deneyimlerle karşı karşıya kalma ihtimalimiz yüksek ve yapmamız gereken en önemli şey içimize dönerek bu karanlığı ışığa çevirmek.
Burada anlamamız gereken en önemli şey hepimizin BİR olduğu gerçeği. Dünyanın en uzak köşesinde bile olsa bir gelişmenin hepimizi nasıl etkiliyor olduğunu, dil, din, ırk, statü, sınıf ayırt etmeksizin hepimizin aynı gemide yolcu olduğunu, dünya insan ailesinin bir üyesi olarak her davranışın ve eylemin bütün üzerindeki etkilerini İDRAK etme zamanı. BİR sorun var ve bu HEPİMİZİN sorunu!
Hepimiz için niyetim bu süreci zarafetle geçirebilmemiz. Bunun için de içimizdeki sevgiye, ışığa ve kalbimize dönmeli, onun rehberliğinde yol almalıyız ve kendimizi korkunun ötesine taşımalıyız.
Sevgilerimle