Bir gün, kırlarda gezintiye çıkan bir adam, kenarına oturduğu otlardan birinin dalında, küçük bir kozanın varlığını fark etti. Koza ha açıldı ha açılacak gibiydi. Adam bunun bir kelebek kozası olduğunu tahmin ediyordu. Böyle bir fırsat kolay kolay ele geçmez diye düşündü; ve bir kelebeğin dünya yüzü gördüğü ilk dakikalara şahit olmak istedi.
Dakikalar dakikaları kovaladı,saatler geçmeye başladı,ama henüz kelebeğin küçük bedeni o delikten çıkamadı. Sanki, kelebek dışarı çıkmak için çaba harcamaktan vazgeçmiş gibi geldi adama.Kelebeğin elinden gelen her şeyi yaptığını ama kozadan dışarı çıkmayı başaramadığını düşündü. Bu yüzden kelebeğe yardımcı olmaya karar verdi. Cebindeki küçük çakıyı çıkartıp…………..
Hepimiz kozanın değişmesini istiyoruz.artık yaşamımızda bir şeyler eskisinden daha farklı heyecanlı,daha keyifli,daha mutlu,daha güçlü ve bizleri daha çok başarılı kılsın,başarının hazzını yaşatsın istiyoruz. Bunun için hiç olmayacak bir yol seçiyoruz. Dünyayı değiştirmeye,bizin dışımızdaki insanları ve koşulları değiştirmeye çalışıyoruz. Bunlar için inanılmaz derecede kendimizi zorluyoruz. Olmayacak duaya amin diyoruz. Sorun olduğunu düşündüğümüz herşeyin ama herşeyin değişmesini istiyoruz. Fakat ne varki en çok değişmesi gerekene dokunmak hiç aklımızdan geçmiyor. Bazen şöyle ufak da olsa hemen başka tarafa atlıyoruz. Sonuç alamayacağımız değişimlerle uğraşmak daha çok hoşumuza gidiyor. Belki de tatmin olmamızı sağlıyor.
Tolstoy diyor ki;
‘’Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor.Ama hiç kimse kendisini değiştirmeyi düşünmüyor’’.