Hepimiz hayatımız boyunca az veya çok defa mazeret ürettiğimize tanık olduk. Bir yere geç kaldık veya yapmamız gereken bir şeyi 'yapamadım’ , 'yetişemedim’, ‘birinin yüzünden’ olmuş diye, yapmamız gereken bir şeyi neden yapmadığımıza veya neden olamadığına bir gerekçe gösteriyoruz. Bu davranışa biraz yakından bakalım şimdi:
Mazeret ne demek? Sözlük bize şöyle bilgi veriyor: 'KENDİMİ VEYA BAŞKASINI ÖZÜRLÜ GÖSTERMEK IÇIN ÖNE SÜRÜLEN GEREKÇE.’
Bu cümlenin biraz derinliğine inmekte fayda var. Çünkü mazeretlerin içinde saklı olan tehlikeden bahis etmiyor. İnsan gerçekten ondan istenilen her ne ise, yerine getiremiyor olabilir.
Örneğin başka bir şehirde belli bir saatte bir buluşmanız var, fakat uçağınız hava muhalefetinden dolayı kalkamamış ve sizde buluşmanıza yetişemediniz. Burada ‘Siz bir mazeret ürettiniz’ denmez. Çünkü sizin dışınızda ve müdahale edemediğiniz bir olaydan dolayı yetişemediniz. Buna 'haklı bir gerekçe’ diyebiliriz. Öyle bir şey başınıza gelirse, rahat olun. Siz elinizden geleni yaptınız, fakat olmadı. Diğer buluşmanız gereken insan mazeretinize inanmasa da yine de rahat olun. Çünkü siz dürüst davrandınız. Zamanında havalimanına gittiniz ve bir gecikmeniz olmadı.
Aynı durumu farklı bir şekilde kurgulayalım. Yine başka bir şehirde bir buluşmanız var. Ondan önceki akşam arkadaşlarınızla buluşup, ardından geç yattınız. Sonra da uçağa yetişemediniz. Şimdi sizin ne yaptığınız önemli! Sizin gelmenizi bekleyen insandan özür dileyip, bu hatanın sizden kaynaklandığını ve bu durumun yarattığı utançtan ders çıkartıp, bir daha ki sefere daha sorumlu mu davranacaksınız, yoksa hikaye mi uydurmaya başlayacaksınız?
Hikayelerin sonu yok; …komşunuz merdiveni sabunla yıkamış, düşüp bileğinizi
burkmuşsunuz, arabanız arıza yapmış, ... Bu çok basit bir örnek olmakla beraber, çok vahim örneklere tanık olabiliyoruz.
Tanıdığım bir insan yıllardan beri ev konusunda sorun yaşıyor; Nüfusu yaklaşık birmilyon kişi olan bir şehirde oturabileceği bir ev 'bulamıyor.' Şehrin durumuna bakarsak, yeteri kadar ev var. O kişi kira ödeyebilecek durumda, var olan evlerden biri olmasa, diğeri mutlaka iyidir. Belki onbeş senedir yüzlerce eve bakmış, fakat hepsinin en az bir kusuru vardır. Birinin duvarı, diğerinin kapısı, başka bir evin 'kötü' komşuları. Sonra aynı kişi iki seneden fazla bir süredir her ay binlerce lira konaklama bedeli olan bir otelde kalıyor ve hayatın ona kötü bir oyun oynadığını ve ne kadar şanssız olduğunu söylüyor. Anlattığım kişinin bütün günü 'ev düşüncesiyle’ geçiyor. Onunla geçirdiği saatlerde başka neler yapabilirdi, siz düşünün artık. Sürekli gazete karıştıracağına ve ev ev dolaşacağına parasıyla güzel bir tatil yapabilirdi, bir dernek etkinliğine dahil olabilirdi, sevdikleriyle iyi zaman geçirebilirdi.
Peki, bunları niçin yapıyor? Kişinin asıl sorunu ev değil, ev bulamaması bir mazerettir. Bu kişinin (tanıdığım için emin konuşuyorum) aslında insan ilişkileriyle ve yalnızlıkla ilgili bir sorunu var ve onlarla yüzleşmek istemiyor, dolayısıyla ev bahanesinin arkasına saklanıyor.
Mazeret ne olursa olsun, gerçek şudur ki mazeret üreten kişi ASIL sorundan kaçtığı için ürettiği mazeret ve bahanelerin arkasında saklandığıdır. Asıl sorun yüzleşmek istemediği bir korku, bir inanç, bir sorumsuzluk veya başka bir şey olabilir.
MAZERET ÜRETMEK İNSANI PASİFLEŞTİRİR. ÇÜNKÜ 'SEBEP’ ve 'SUÇ’ ONUN DIŞINDA, ASLA KENDİNDE DEĞİL.
“IYI MAZERET BULMAYI BAŞARANLARIN, BAŞKA ŞEYLER BAŞARDIĞI NADIREN GÖRÜLÜR.”
Benjamin Franklin
Mazeret üretmek de zamanla kötü bir alışkanlık haline gelebilir. Onun için kendinize iyilik yapın ve yaptıklarınızın sorumluğunu üzerinize alın. Hatalarla ve eksikliklerle yüzleşmek cesaret ister, acı da verebilir. Hepimizin doğuştan itibaren eksikliklerimiz vardır. Mühim olan onlarla yüzleşmek ve daha mükemmel bir hale gelmek. Dümdüz bir hayat yolculuğunun sıkıcılığını bir düşünün, çekilir mi hiç? Ancak engelleri aşarak öğrenme ve olgunlaşma gerçekleşir ve birlikte başarının hazzını getirir.
Yaptıklarınıza ve yorumlarınıza daha dikkatli bakmaya başlayın: 'Yapamadım’, 'o yaptı’, 'yetişemedim’, '...kişi yüzünden’, 'sistem yüzünden’ vb. daha onlarcasını ekleyebileceğimiz, altında bir mazeretin yapmaya muhtemel olan cümleleri kullandığınızda DUR deyin ve bunun altında neyin olduğuna bakın.
‘O yaptı’ , 'yapamadım’ demektense, 'neyi yapmak istemedim’, 'neyi yapmak istiyorum’, 'nasıl değiştirebilirim’, 'Neyi daha iyi yapabilirim’, gibi sorular sorun, kendinize. Sorularınızı ne kadar iyi sorarsanız ve ne kadar detaya inerseniz, o kadar iyi cevap alacaksınız.
Hayatınızda sağlıklı bir gelişim izleyeceğiniz gibi, gençlerimize de harika bir örnek olacaksınız.
“MAZERETIN HAKLILIĞI YERINE BAŞARININ HAZZINI YAŞAYIN.”
‘Mustafa Kılınç’
Sevgi ve Saygılarımla.