Bir zamanlar Ramazanlar, sadece bir oruç tutma dönemi değil, aynı zamanda bir araya gelme, paylaşma ve dayanışma zamanlarıydı. Mahalleler şenlenir, sokaklar neşeyle dolardı. Akşam ezanı okunduğunda, evinde iftar için hazırlanmış sofralar vardı. Birbirinden farklı yemekler, komşular arasında kahvaltılar ekmekler ve tatlılar, ramazanın en güzelleriydi
Çocuklar sahur için uykusuz kaldığı o gecelerde, mahalle arasında oyunlar oynar, bir yandan da büyüklerin dualarını dinlerdi. Sofralar sadece yemekle değil, birlikte yaşamanın keyfiyle, dostluklarla doluydu. Herkes yardım eder, zengin fakir fark etmez, paylaşmanın en güzel hali yaşanırdı.
Ancak koşulların yaşam koşulları, teknoloji, büyük şehirlerin karmaşıklığı eski Ramazanların ruhunu değiştirdi. Bugün sofralar daha yalnız, daha hızlı bir şekilde kurulur. Komşuluk ilişkileri zayıfladı, artık insanlar, Ramazan'ı daha bireysel bir şekilde yaşıyorlar.
Yeni mi yoksa eski ramazanlar mı? Belki de geçmişte kaybolan sadece gelenekler değil, o eski sadelik, o saf paylaşma ve samimiyet duygusuydu. Ama yine de eski ramazanların hatıraları, o ruhu özleyenlerin içinde yaşamaya devam ediyor. O eski zamanlarda olduğu gibi, bir gün yine tüm sofralar aynı sofrada buluşur, Ramazan'ın o manevi güzellikleri tekrar hatırlanır belki de…