Son zamanlarda, iş yerinde ardını önünü düşünmeden konuşan 20'li yaşlardaki insanlarla ilgili birçok şey işittim.
Bu insanların sarhoşluk maceralarını veya başka bir iş bulma çabalarını anlatırken gereğinden çok ayrıntı verme alışkanlığı, çoğu yöneticiyi şaşkına çeviriyor. Bir imalat şirketinin insan kaynakları müdürünün bana anlattığına göre, bazı genç çalışanlar kendisine kovulmadan en fazla kaç kez işe gelmeyebileceklerini sormuş. Bir astına işlerin nasıl gittiğini soran üst düzey bir yönetici ise şu cevabı almış: "Şey, son beş yılda hiç kimseyle birlikte olmadım. Sanırım o kadar da iyi değilim".
1946 ile 1960 arasında doğan kuşağın bir üyesi olarak içtenlikle söyleyebilirim ki, benim yaşlarımda biriyle hatta benden on veya yirmi yaş küçük biriyle yaptığım hiçbir sohbetten, "Bu da söylenir mi?" diye düşünerek ayrılmadım. Bu genelde, tüm had ve terbiye anlayışını yitirmiş genç insanlara konuşurken oluyor. Ama son zamanlarda, sorunun giderek diğer kuşaklara da yayıldığını duyuyorum. Torunu doğan bir kadın meslektaşını kutlayan genel müdür, rahim boynunun aşamalı olarak genişlemesinden plasentaya ne yapıldığına dek doğum çilesini ayrıntıyla tarif eden bir açıklama dinlemiş. Peki, niçin giderek daha fazla insan özel hayatıyla ilgili aşırı ayrıntı veriyor? Bir yoruma göre bu durum, internetteki davranışların günlük hayatta sürdürülmesi veya hoşlandığım bir ifadeyle "yüz yüze Facebook". Sosyal medya herkese her şeyi anlatmayı kural haline getirdi. Sorun şu ki, insanlar nerede (barda veya internette bir sohbet odasında değil işyerinde) olduklarını ve kiminle (arkadaşlarıyla değil patronları, müşterileri ve halkla) konuştuklarını unutuyor. Çoğu Amerikalının son zamanlarda kendileri hakkında haddinden çok kişisel bilgi verdiklerini anladığını söylediğim bir İngiliz meslektaşım, gülerek "Nihayet!" dedi. Sorunu insanların dostluk ihtiyacıyla ilişkilendirenler de var. İşyeri ikinci evimiz, yani uyanık olduğumuz saatlerin büyük kısmını geçirdiğimiz bir yer oldu ve bu da genelde birçok paylaşıma yol açıyor. Belli bir profesyonellik düzeyini korumak gerektiğini unutuyoruz. İşle ilgili olmayan herhangi bir konuda birbirimizle konuşmayı bırakalım demiyorum. Kişiliğimizin çoğu yanını işyerine taşıma düşüncesinin büyük bir savunucusuyum. Bazı kişisel bilgilerimizi paylaşmak, güven oluşturmak ve ilişkiler kurmak açısından önemli. Bu ayrıca çalışmayı çok daha zevkli hale getirir. Ama bence bazı kurallar, takıntılı bilgi paylaşma bozukluğunu kontrol altında tutmamıza yardım eder. Özel hayatınızla ilgili bir şey söylemeden önce, kendinize şunu sorun: Söyleyeceklerim, kariyerim veya iş ilişkilerimin niteliği için faydalı mı? Bana, iş arkadaşlarıyla veya müdürle konuşurken aşırı içmekle övünmenin itibarınızı artıracağını veya kariyerinizi ilerleteceğini söyleyemezsiniz. Bu konuda yalnız olduğumu sanmıyorum. 40'lı, 50'li hatta 60'lı yaşlardaki müdürleriniz (bunlardan hâlâ çok var) büyük olasılıkla aynı düşünüyor. Terbiye, sağduyu ve görgünün modası asla geçmez. Ama bir gün geçerse de umarım emekliye ayrılmış olurum.
The New York Times - Peggy Klaus