Türk Psikiyatri Derneği’nin önerisiyle Sağlık Bakanlığı tarafından işyerleri kapatılmaya başlanan psikologlar gergin. Bakanlığın ruh sağlığı ile ilgili yeni yasa çalışmaları sürerken hangi meslek grubunun daha ‘ehil’ olduğu tartışmaları, psikologlarla psikiyatristleri karşı karşıya getirdi
Ruh sağlığı alanında iki meslek grubu arasında yıllardır süregelen yetki tartışmasında, Sağlık Bakanlığı yayınladığı genelgeyle son noktayı koyunca yer yerinden oynadı. Sağlık Bakanlığı psikologların yalnız başlarına çalışamayacağına hükmedip ancak bir psikiyatr altında faaliyet gösterebileceklerini dikte eden genelgesi, binlerce psikologu işsizlik korkusuyla, terapileri süren danışanları da “bu kadar zaman, para ve emek boşa mı gitti” sorusuyla baş başa bıraktı.
Bakanlık bu karara gerekçe olarak tıp eğitimi almayan psikologların hasta tedavi etmelerini gösteriyor. Merkezlerini 15 gün içinde kapatılmaları gerektiği tebligatı eline ulaşan psikologlar şokta; tebligat eline henüz ulaşmamış olanların ise endişeli bekleyişleri sürüyor. Meslek grubu olarak hem varoluşsal bir tehdit altında kalan hem de işlerini kaybetme noktasına gelen psikologlarla, beklenmedik biçimde psikoterapi süreçleri zorunlu kesintiye uğrayacak olan danışanların ve üniversitelerin psikoloji bölümü öğrencilerinin ciddi mağduriyeti söz konusu.
Kapatma işlemleri İstanbul’un Bakırköy ilçesinden başladı; 10’dan fazla psikolojik danışma merkezinin kasına kilit vuruldu. 25 merkeze ise kapatma tebligatı ulaştı. Şimdi sıra, diğer ilçe ve illerdeki merkezlerde.
Bir meslek grubunu bir anda yok sayan bu genelgeye karşı Türk Psikologlar Derneği, ilk tepki olarak yürütmeyi durdurma kararı aldırmak için mahkemeye başvurdu. Ancak henüz yargıdan bir karar çıkmış değil. Ancak derneğe üye olan ya da olmayan psikologlar haklarını aramak için meydanlara çıkmaya hazırlanıyor. Hatta kamuoyunun dikkatini konuya çekmek için gazete ilanları hazırlanmış durumda.
Ancak psikologlar, mesleklerinin kaderinin bir genelgeyle değiştirilmesine tepkili. Bu tepkilerini, oluşturdukları mail grubu ile sert şekilde dile getiriyorlar. Mail grubuna üye bir psikologun şu cümlesi her şeyi özetler nitelikte: “Mesleğimizin sınırları ihlal edildi, yorgunuz, öfkeliyiz…”
Ancak tüm bu tepkilere rağmen haber için görüşlerine başvurduğumuz bu meslek grubunun önde gelen pek çok temsilcisi, ya yoğunluğunu ileri sürerek ya da ‘öne çıkmamak’ adına konuşmak istemedi! Kamuoyu oluşturmak için yoğun bir çaba içinde olan bir meslek grubunun önde gelen temsilcilerinin bir kısmının bu tavrı, oldukça şaşırtıcı.
Psikiyatristler önayak oldu
Bu genelgenin yayınlanmasında Türk Psikiyatri Derneği’nin ruh sağlığı alanının denetimi için hazırladığı ve Sağlık Bakanlığı’na gönderdiği raporun etkili olduğunu söylemek mümkün. Zira ilgili raporu genelgeye dönüştüren bakanlık, psikolog ve psikolojik danışmanların işyerlerini kapatmalarına hükmetti. Bu karar binlerce psikologun kapısına kilit vurması anlamına geliyor. Sektörün yarattığı istihdamın altı – yedi binleri bulduğu düşünüldüğünde binlerce kişinin işsiz kalması an meselesi.
Genelgenin yayınlanmasını sağlayan Türkiye Psikiyatri Derneği tarafından yapılan açıklamada “Sağlık Bakanlığı’nın ruh sağlığı hizmeti sunan tüm meslekler için görev, yetki ve sorumluluk tanımlarını içeren yasa girişimini destekliyoruz” dendi. Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı Doç. Dr. Doğan Yeşilbursa, Yönetim Kurulu adına yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi: “Son yıllarda Fen Edebiyat Fakülteleri ya da Eğitim Fakülteleri Psikoloji Bölümünden mezun olanlar ile Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü mezunları 'özel psikolojik danışmanlık' adı altında T.C. yasalarına uygun olmayan biçimde hasta muayene ve tedavi hizmeti vermeye başlamışlardır. Son beş yıl içinde ise bu uygulamalar çığırından çıkmış ve 'yaşam koçluğu', 'eğitim danışmanlığı', 'kişisel gelişim uzmanlığı' gibi adlar altında felsefe bölümü mezunları, iktisatçılar vs. birçok kişi bu alanda çalışmaya, hasta görmeye, tanı koymaya ve tedavi etmeye başlamışlardır. Yapılan bu uygulamalar yasa ihlali ve halk sağlığının ehliyetsiz ve yetkisiz kişilerce suiistimali olarak değerlendirilmektedir. Ruh sağlığı çalışanlarının görev ve yetkilerinin sıklıkla kötüye kullanıldığı ülkemizde bu çalışmaların yapılıyor ve tartışmaların yürütülüyor olması ülkemiz ruh sağlığı hizmetleri açısından büyük önem arz etmektedir.”
Türkiye Psikiyatristler Derneği İstanbul Şube Başkanı ve İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doğan Şahin, “Psikologlarla aramızda bir çatışma yok hatta ortak bir çalışma yapmak istiyoruz. Çünkü ruh sağlığı alanında çalışan diğer meslek gruplarında bir kafa karışıklığı var. Bu alanda bir yasa yok oysa herkesin sınırları belli olmalı” diyor.
30 yıldır yasa çıkarmaya çalışıyoruz
Psikologların bu konuda en büyük sıkıntısı, herhangi bir yasaya bağlı olmamaları. Zira bu alandaki tek kanun, 1928'de çıkartılan 1219 sayılı "Tababet ve Şubat’ı Sanatlarının Tarz-ı İcrasına Dair Kanun", 'doktor' ve 'hasta' ilişkilerini yani tıbbi müdahale gerektiren 'hastalarla' tıp fakültesi mezunu 'doktorlar' arasındaki ilişkileri ve doktorların devletle ilişkilerini düzenliyor. Türkiye'de psikologların faaliyetlerini düzenleyen bir yasa veya yönetmelik ise yok. Zaten Türk Psikiyatri Derneği de, Türkiye’deki mevzuat boşluğundan yararlanarak bu alandaki değişimi, dünyada gelişmeleri kapsamaktan çok uzak ve oldukça eski bu kanuna dayanarak Sağlık Bakanlığı’nı ‘yanlı’ bir karar vermeye sevk etmekle suçlanıyor.
Derneğin tavsiyesini dinleyen Sağlık Bakanlığı, Psikolojik Danışmanlık ve Psikoterapi hizmetini ilgili kanuna göre “tıbbı müdahale” olarak yorumluyor. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nce yayınlanan genelge uyarınca 'Özel Psikolojik Danışmanlık' adı altında faaliyet gösteren merkezler kapatılıyor. Oysa her iki meslek grubunun da faaliyet gösterdiği ‘psikoterapi’ alanı, dünyada ve bu mesleğin geliştiği pek çok ülkede tıbbı müdahale kapsamında kabul edilmiyor.
Türk Psikologlar Derneği yetkilileri de yaklaşık 30 yıldır meslek yasası için yoğun çaba gösterdiklerini vurgulayarak şu açıklamayı yaptı: “Bu çabalara rağmen Sağlık Bakanlığı tarafından faaliyetleri yıllardır hiçbir kanunla veya yönetmelikle düzenlenmeyen psikolojinin çeşitli alt dalları, örneğin endüstri, insan kaynakları, sanayi, spor, adli kurumlar, eğitim, özel eğitim gibi pek çok alanda hizmet veren psikologların, Sağlık Bakanlığı tarafından denetlenmesi ve kapatılması yanlıştır. Bu kadar farklı alanda faaliyet gösteren psikologların artık bağımsız bir meslek elemanı olarak kabul edilmesi gerekmektedir.”
Ruhsat alacak merci yok!
Psikolojik danışmanlık merkezlerini kapatmak için verilen tebligatlarda 'ruhsatsız faaliyet' göstermelerine yapılan vurgu dikkat çekiliyor. Psikologlar bu eleştiriye ise “yasası olmayan ve meslek grubu olarak tanınmayan kişilerin meslek icrasında bulundukları yerlerin Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılması zaten mümkün değildir. Sağlık Bakanlığı tarafından 'tanınmayan' bir meslek grubunun bakanlık tarafından 'denetlenmesi' de mümkün değildir” şeklinde savunuyorlar.
Bu noktada psikologların en büyük sıkıntısı, bir meslek odalarının olmayışı. Bu nedenle merkez açarken ruhsat talep edebilecekleri bir yer bulamadıklarını söyleyen Psikolog Emre Konuk, “Bize ruhsat verecek bir mercii yok, acaba bu ruhsatı nereden alacaktık diyor ve ekliyor: “Bu karar çok ağırıma gidiyor, bu meslek için çok emek verdim. Bugün bize kaçak sucuk imalatçısı muamelesi yapılıyor. Bize ‘eksikleriniz var’ denebilirdi ama bu tavrı hak etmiyoruz! Bu kararın alınmasında duygusal tavrın etkisi oldu” sözleriyle tepki gösteriyor.
Bu kararı “mesleklerini karalamak” olarak değerlendiren Psikolog Feray Orhan da, ruhsatsız çalıştıkları konusuna tepkili. Orhan da ortada kaotik bir durum olduğunu vurguluyor: “Odamız olmadığı için ruhsat alamıyoruz. Hatta odamız olmadığı için sınır ihlali yapan meslektaşlarımıza karşı herhangi bir yaptırımımız da söz konusu olamıyor.”
MAİL GRUBU’NDAN TEPKİLER
Sağlık Bakanlığı'nın son genelgesiyle hepimiz bizi daracık bir alana hapseden meslek yasamızın bir adım daha geriye çekildiğine şahit olduk. Türk toplumunun psikoterapi hizmeti bir kenara psikolojik danışmanlık hizmetini bile psikologlardan almasına engel olan genelge ayağımızın altından bir taş daha eksiltmiştir. Ancak artık yeter diyoruz. Türk Psikologlar Derneği'nin yaptığı çalışmaları, yürüyüşleri, bizler adına hak taleplerini sonuna kadar destekliyoruz.
Merkezi henüz kapatılmamış olsa da herkes diken üstünde ve huzursuz olarak çalışmaktadır. Ayrıca mesleğimizin onuru ve sınırlarının ihlal edilmiş olması söz konusudur. Bu yüzden serbest çalışmasa da her meslektaşın meseleyi sahiplenmesi kaçınılmazdır düşüncesindeyim.
Türkiye'de birçok kanunsuzluk yaşanırken devlete vergisini veren, yanında personel çalıştırarak işsizliği azaltmada katkı sağlayan ve yüz binlerce kişiye psikolojik destek, bilgi ve danışmanlık vererek olası asayiş sorunlarını engelleyen psikologların işyerlerinin kapatılması büyük bir ayıptır
Mesleğe karşı ciddi bir saldırı bu ve gerçekten çok zor günler geçiriyoruz. Çabalarımızla ve aldığımız destekle bu musibetten en az zararla ve mümkünse bir meslek yasasıyla çıkabilmemizi umut ediyorum. Terapi türlerindeki ve hizmet verenlerin yaklaşımlarındaki tüm farklılıkları yok sayarak öncelikle psikiyatri uzmanlarına başvuru yapılması zorunluluğu hizmet alanları önemli ölçüde etkileyecektir.Psikoterapi seçeneğinde insanları psikiyatristin bilgi ve insafına mahkum edecektir.
Ofislerimiz kapatılarak birçok arkadaşımız işsiz kalacaksa, bunun anlamı psikologlar sokağa demektir. O halde psikologlar açısından yeni bir mesleki alt dal doğuyor sanki. Bunun adına sokak ağzıyla “kaldırım psikologu” ya da “kaldırım terapisti” diyebiliriz.
02 Ocak 2011 günü yapılması düşünülen yürüyüşle ve propaganda elbette sesimizi çıkarmak için çok efektif bir yöntem. Ancak bu noktadan sonra olumsuz bir etki yaratabilir mi? Daha önce yaşanan örnekleri takip edenler bilirler (Örn eczacılar!)
Biz psikologlar bu kadar da duygusalız işte. Şu aşamada kimse kimseye kırılacak durumda değil, kırılmamalıyız da, başkaları bizi kırıyor zaten. Biz bir aileyiz! Hem de kocaman oluyoruz!
Arkadaşlar, artık benim de bir tebligatım var. Bugün 17.12.2010 saat 15:40 itibarı ile tebligatımı almış bulunuyorum. Vatana millete duyurulur.
Hepimiz üzgün ve telaşlıyız ancak merkezi kapananların durumu daha da yıkıcı. Herkes de bu süreçte beklemenin verdiği bunalımla eyleme geçmek isteyebilir. Ancak biz insanları anlamaya çalışan, bunu da önce kendisine bakarak yapabilen insanlar, psikologlar olarak her şeyden önce kendi kaygımızla baş edebilmeyi, paylaşmak ve iletmek istiyorsak da bunu uygun yollarla yapabilmeyi becerebilen kişiler olmalıyız. Eyleme geçmenin "eyleme geçmek" yanını da sorgulayabilmeliyiz.
UZMANLAR NE DİYOR?
"Simitçiler bizden daha örgütlü"
Psikolog Emre Konuk/ DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Kurucu Başkanı
Türkiye Psikiyatristler Derneği, tıp dışı mesleklerle ilgili bir rapor oluşturdu ve bakanlığa sundu. Bizimle ilgili olarak “psikoterapi yapamaz” diyerek jurnalcilik yaptılar. Bunu da 1928 tarihli yasaya dayanarak yaptılar. Çünkü o yasada tıbbi müdahalenin çerçevesi anlatılıyor. Tıbbi müdahale ilaç vererek olur zaten biz psikolojik müdahale yapıyoruz. Biz mesleğimizle ilgili 30 yılı aşkın süredir yasa çıkarmaya uğraşıyoruz ama sonuç ortada. Bir meslek grubu yok sayılıyor. Simitçiler odası bile var bizim yok. Bu durum ağırımıza gidiyor.
"Tıbbi değil psikolojik müdahale yapıyoruz"
Yard. Doç. Dr. Murat Paker/ İstanbul Bilgi Üniversitesi Yüksek Lisans Programı Direktörü
Türkiye’de ruh sağlığı alanında yasal bir çerçeve yok. Bizde algı şu şekilde: Sağlık=tıp, ruh sağlığı=psikiyatristler. Psikiyatristler en üst merci gibi görülüyor. Oysa psikologlar da işin önemli bir parçası. Psikoterapi de psikiyatristlerle klinik psikologların kesişim alanı. Ama bugün bakanlık psikoterapi ve psikolojik danışma merkezlerini tıbbı müdahale yapıyor gibi görüp kapatmaya karar verdi. Oysa burada yapılan tıbbı değil, psikolojik müdahaledir.
Şüphesiz bu müdahaleyi yapan kişilerin yeterlilikleri sorgulanmalıdır. Aynı şekilde psikiyatristlerin de psikoterapi yetenekleri sorgulanmalıdır. Çünkü bu eğitimlerde kısmen veriliyor. Bence bu işin en önemli ayağı, psikoterapistin bir süpervizörle çalışmasıdır. Ancak bu yapılmayarak önemli bir eksiklik yaşanıyor. Bu belirsizlik ortamının giderilmesi için acil olarak meslek yasası çıkarılmalıdır. Gelişmiş ülkelerde psikolojik danışma merkezi açma standardı ne ise bizde de o olmalıdır. Klinik psikoloji bir meslek dalı olarak tanımlanmalıdır. Psikoloji eğitimi gören öğrencilerin de kafası çok karışık. Onlar da gelişmeleri endişeyle izliyorlar.
"Yumuşak geçiş olabilirdi"
Prof. Dr. Doğan Şahin/ Türkiye Psikiyatristler Derneği İstanbul Şube Başkanı
Şüphesiz psikologlar terapi merkezi çalıştırabilir. Bir psikologun psikoterapi yapması için klinik psikoloji mastırı sahibi olması şart. Çünkü bunun için gerekli yetkinlik ve yeterliliklere sahip olmalı. Öte yandan bunların hasta bakması, insan hakkı ihlalidir ve bir berberin sünnet yapmasından hiçbir farkı yoktur. Ancak tüm bunlara rağmen bu merkezlerin polis marifetiyle kapatılması şık değil. Yumuşak bir geçiş sağlanabilirdi.
Bu karmaşanın önüne geçmek için bir an önce ruh sağlığı yasası çıkmalı ve mesleki roller belirlenmelidir. Çünkü yetkisiz ve yetersiz kişiler hasta bakıyor. Bu süreci yakından takip ediyoruz. Hatta psikologlar derneği ile ortak bir dil oluşturmak için görüşmelerimiz sürüyor.
"Danışanlarımız mağdur"
Psikolog Feray Orhan
Bu girişimleri mesleğimizi karalama kampanyası olarak değerlendiriyor ve kınıyoruz. Merkezimiz kapandığı için bizden danışmanlık hizmeti alan kişiler in psikoterapi süreci olumsuz bir şekilde sonlandı. Onlar da ne olduğunu anlamadı ve süreci kaygıyla izliyorlar. Bu konuda meslek grubumuzda yoğun öfke var. Bunu çözme noktasında siyesi kanatla görüşmelerimiz sürüyor. Ancak kaotik bir ortam olduğunu söyleyebilirim. Öfkemizi sadece psikiyatristlere veya bakanlığı yönlendirmiş değiliz. Ancak psikiyatristlerin bakanlığa verdiği sınır ihlalleri raporu var. Şüphesiz sınır ihlale yapan merkezler vardır. Ama herkesi aynı kefeye koymak doğru değil. Biz bakanlıktan çerçeve bir yasa istemiyoruz.
02.01.2010
Kaynak: Sabah – İşte İnsan