George W. Bush Beyaz Saray'ı terk edip Texas'taki çiftliğinde emeklilik hayatına başladıktan kısa süre sonra, eski bir danışmanı ona şu soruyu sordu: "Görevden ayrılırken halk desteği en düşük başkanlardan biriydiniz. Nasıl bir duygu bu?". Bush, bu soruyu "Ben en popüler başkan da oldum" şeklinde yanıtladı. Bu konuşmayı yorumlayan the New York Times, görevden ayrılmasının üzerinden yaklaşık beş yıl geçtikten sonra Bush'un şimdi bu iki uç arasındaki bir noktada olduğunu vurguluyor. Bu tür bir değişim tuhaf değil. Aradan geçen zamanla tarih çoğu kez yeniden yazılır. Mesela Bush'un daha sevilen seleflerinden birine, 50 yıl önce bu ay suikasta kurban giden John F. Kennedy'ye bakalım. Yakışıklı ve etkileyici Kennedy, ölümünün ardından birçok kişi tarafından büyük bir saygıyla anıldı. Örneğin, 1968'de çıkan bir lise ders kitabında "Kennedy geleceğe güven ve umutla bakan, genç, sorgulayıcı ve ilerici Amerika idealini yeniden canlandırdı" diye yazıyordu. Ama artık günümüzün ders kitapları daha az övgüyle dolu. Yirmiyi aşkın lise ders kitabını inceleyen Times, şu saptamaları yaptı: "Kitaplardaki Kennedy portresi, tüm dünyadaki gençlere ilham veren karizmatik genç başkandan, başarılarından ziyade hitabetiyle öne çıkan oldukça kusurlu bir kişiye dönüşmüş. Kennedy döneminin cazibesi gerçekliğe değil, daha ziyade imaja dayandırılıyor". Peki, ne değişti? Öncelikle tarihçiler değişti. Vietnam Savaşı döneminde büyüyenlerin eli artık kalem tutmaya başladı. Böylelikle Kennedy'nin savaştaki rolü daha çok öne çıktı. Ayrıca tanınmış kişilerin özel hayatları da çok irdelendi ve Kennedy'nin evlilik dışı ilişkilerine dair ifşaatlar imajını zedeledi. Tarihsel olaylara ilişkin görüşler de değişti. Haberde Joyce Appleby'nin 2009'da çıkan "Amerikan Tarihi" adlı ders kitabındaki, füze kriziyle ilgili şu satırlar alıntılanmış: "O dönemde bu bir zafer gibi gözükse de, ABD kıyılarından birkaç mil uzaktaki komünist bir hükümet aynen yerinde kaldı. Ayrıca pes etmenin utancı, Sovyetleri tarihte barış zamanındaki en büyük askeri yığınağı yapmaya yöneltti". 26 Aralık'ta Mao Zedong'un 120'nci doğum yıldönümünü kutlamaya hazırlanan Çin'de de tarih yeniden tartışılıyor. Tartışmaların konusu, Mao'nun 1958-1962 arasındaki 'Büyük Sıçrama' hamlesi sırasında, en az 20 milyon kişinin ölümüne yol açtığı düşünülen kıtlık. Mao savunucuları ise bu felaketin çok daha az yıkıma yol açtığını iddia ediyor. Times'ın haberine göre Sun Jingxian adlı bir matematikçi, en fazla 2.5 milyon kişinin öldüğüne dair iddiasıyla dikkat çekti. Sun diğer ölüm iddialarının, köylerini terk ettikten sonra yerleştikleri yeni yerlerde ikamet kaydı yaptırmayanlardan kaynaklandığını söylüyor. Emekli subay Yang Songlin'in yeni kitabında da, kıtlıkta en fazla 4 milyon kişinin öldüğü ve asıl suçlunun kötü siyaset değil kötü havalar olduğu belirtiliyor. Mao ve Kennedy'de olduğu gibi Bush'un mirası da ölümünden çok sonra yeniden gözden geçirilecek. Ama Bush muhtemelen buna aldırmıyor. Yazdığı kitap için Bush'la röportajlar yapan Mark K. Updegrove, Times'a "Bush verdiği kararlardan memnun. Tarihteki yerinin ne olduğunu kafasına takmıyor" dedi.
ALAN MATTINGLY