Kelimeleri daha etkili ve rolü daha gerçekçi yapan aktörün kendisi.
Muhteşem bir Shakespeare performansı kendisini hemen belli eder: Dil artık yabancı gelmez, oyuncunun şahsiyeti ve oynadığı karakter ayrılmaz bir bütün gibi görünür, duygular şiirsel ifadelerin örtüsü altında kalmaz, bilakis onunla açığa çıkar. Mark Rylance'ın Broadway yapımı "Onikinci Gece"deki (Twelfth Night) Olivia rolü buna muazzam bir örnek teşkil ediyor. Lakin Rylance'ın performansındaki yüzeysellikler, Shakespeare izlerken dikkatimizi dağıtan sahtelik hissini artırıyor. Ne de olsa Rylance kadın rolünü canlandıran bir erkek. B u durum, Elizabeth döneminden kalma bir uygulama olmakla birlikte günümüzde kaçınılmaz bir şekilde dikkat çekiyor. Bembeyaz bir makyajla sıvanmış yüzü adeta boynunu saran fırfırlı bir tabak içinde sunulmuş gibi. Kömür karası yapay saç bukleleri tepesinde toplanmış. Ve hareketler de aynı yapaylıkta sergileniyor: Rylance simsiyah elbisesinin altında sanki patenleri varmışçasına kayıyor sahnede… Fakat Rylance'ın oynadığı Olivia ağzını açtığı gibi, sesindeki melankoli ve keder kendisini öylesine hissettiriyor ki, tiyatral yüzeysellik usulca uçup gidiyor… Rylance'ın Broadway'de bu sezon boyunca oynayacak olan "Onikinci Gece" ve " III. R ichard" oyunlarındaki varlığı, Shakespeare oyunculuğu noktasında küçük bir ustalık dersi niteliğinde. Ayrıca niçin kimi oyuncuların başkalarının eksik kaldığı rollerde üstün başarı gösterdikleri üzerinde düşünmek için bir fırsat sunuyor. "Onikinci Gece" ve "III Richard" oyunlarının yapımcısı olan Tim Caroll, Rylance'a tam on Shakespeare prodüksiyonunda yönetmenlik yaptı. Peki, Caroll'a göre Rylance'ı özel yapan ne? Onda "odayı koklama" ve buna göre performansını şekillendirme yeteneğini veren "hayvansal bir kurnazlık" var. Ayrıca konuştuğu her kelimeyi son derece kişisel bir yolla anlayabilecek "sözel zekası" ve sorunlara inanılmaz bir hızla karşılık verebilmesini sağlayan "pratik zekası" Shakespeare oyunları için aranan en önemli özellikler. Rylance'ın Shakespeare eğitimi Milwaukee'deki gençlik yıllarına dayanıyor. 1978'de Tiyatro Sanatı Kraliyet Akademisinde eğitim almak için Londra'ya taşındığında, bir konuya çok şaşırdığını söylüyor: "Beraber çalıştığım oyuncuların Olivier yada Gielgud 'u önemsemediklerini gördüm. Montogomery Clift ve Marlon Brando, Robert Mitchum ve diğer oyuncuların samimiyetine ise hayranlık duyuyorlardı." 35 yaşında geldiğinde Londra'daki Shakespeare Globe Tiyatrosunun ilk sanat yönetmeni olduğunda, oyuncuların Shakespeare prodüksiyonlarını şekillendirme noktasında uzun süredir ikincil rol oynayarak, bu rolü yönetmenlere devrettiklerini hissetti. Globe Tiyatrosundaki ilk işinin "oyuncular ve yönetmenler arasında daha eşit bir ilişki" geliştirmek olduğunu söylüyor. Rylance ve takım arkadaşları Shakespeare'ın yaşadığı zamandaki resmiyetten uzak tarzı ihya etmeye çalıştılar ki unutmayalım onun zamanında oyuncu ve izleyici arasındaki mesafe daha bile azdı. Shakespeare oyunculuğunda, Rylance'ın tabiriyle 'İngiliz tarzının' etkisini kaybetmesi, resmi, retorik ve sunumsal Shakespeare oyunları söz konusu olduğunda İngiliz olmanın faydalı olacağı fikrinin yavaş yavaş azalmasına yardımcı oldu. Şayet düzenli olarak Londra'yı ziyaret ediyorsanız, siz de bu düşünceye kapılabilirsiniz. Ancak son yıllarda New York'ta da aynı derecede mükemmel Shakespeare oyunları sergi lendi, bilhassa Douglas Thompson'ın Othello'su ile. Thompson ise Shakespeare ile ilk olarak monologlar kitabında karşılaşmıştı. August Wilson'un "Joe Turner'ın Gelişi ve Gidişi" prodüksiyonuna yaptığı ziyaret hayatını değiştirdi ve iş dünyasındaki kariyerini bırakmasına sebep oldu. Daha önce hiç Shakespeare oyunu seyretmemişti ancak Marc Antony'nin Ceasar'a yazdığı methiyeyi okuyunca çok etkilendi. " Açıkçası s özlüğe b akmamı gerektiren kelimeler vardı" diye anımsadı "ancak derhal anlayıverdim ve ağladım."dedi. Brooklyn'deki St. Ann's Warehouse'da Pyhllida Lloyd'un tümü kadın oyunculardan oluşan Julius Caesar'ında Brütüs'ü canlandıran İngiliz oyuncu Harriet Walter, Shakespeare oyunlarında rol alan oyuncuların diğer rollerin gerektirmediği çeşitli yeteneklere ve fiziksel dayanıklılığa sahip olmaları gerektiğini düşünüyor. Walter bunu bir müzik aleti çalmayla kıyaslayarak açıklıyor "Ritmi duyma kabiliyetiniz olmalı ki müzik aletini çalabilesiniz, kelimeler silsilesindeki vurguyu nasıl yerleştireceğinizi bilmelisiniz ki anlam açığa çıksın." Shakespeare'ın oyunlarına tekrar tekrar dönüyoruz. Zira başka hiçbir yazar onun hayatımızı nasıl yaşadığımız, nasıl âşık olduğumuz, neye ağlayıp neye güldüğümüz, nasıl acı çekip nasıl öldüğümüze dair gözlemleme ve kaydetme yeteneğini geçemedi.
CHARLES ISHERWOOD