23.08.2010
Kısa Mesajlar, E-postalar İnsanı Esir Aldı. Onlar Olmadan Beyin Nasıl Çalışıyordu, Şimdi Nasıl?
Glen Kanyonu Ulusal Eğlence Bölgesi, Utah
Todd Braver çadırından çıkıyor. Üç gündür ilk kez saatini takmıyor. "Unuttum" diyor. Birçok tatilcinin gevşeyip zamanı unuttuğu türden basit bir değişim bu. Fakat Braver ve arkadaşlarının kafasında soru işaretleri uyanıyor. "Beyinlerimize acaba ne oluyor?" diye düşünüyorlar. St. Louis'deki Washington Üniversitesi'nden Psikoloji Profesörü Braver, sıra dışı bir yolculuğa çıkan beş beyin bilimciden biriydi. Onlar Utah eyaletinin güneyindeki bu ücra köşeye gelerek bir haftalarını geçirdiler. San Juan ırmağında rafting, kamp ve yürüyüş yaptılar. Gelişmiş bir amacı olan ilkel bir geziydi bu. Dijital cihazları ve diğer teknolojileri fazla kullanmanın düşünce ve davranışlarımızı nasıl değiştirdiğini ve doğaya dönmenin bu etkileri tersine çevirip çevirmediğini anlamaya çalıştılar. Bilim insanlarından bazıları bu türden bir tatilin hiçbir özel yanının olmadığını düşünüyor. Fakat geziyi düzenleyen Utah Üniversitesi'nden Psikoloji Profesörü David Strayer aksini belirtiyor ve araç gereçlerden uzaklaşıp beyinlerimizi dinlendirmenin ve orada neler olduğunu (özellikle dikkat, hafıza ve öğrenme yetilerinin nasıl etkilendiğini) görmenin bilim için önemli olduğunu savunuyor. Strayer, "Dikkat konusu son derece önemli" diyor. "Farkında olduğunuz, içinize aldığınız, hatırladığınız ve unuttuğunuz her şey buna bağlıdır" diye ekliyor. Strayer'e göre dikkat yetisinin nasıl çalıştığını anlamak, dikkat eksikliği, şizofreni ve depresyon gibi birçok rahatsızlığın tedavisine yardımcı olabilir. Ayrıca günlük olarak çok fazla dijital uyarıya maruz kalmak da "normalde sağlıklı olan insanları psikolojik rahatsızlıkların içine sokabilir" diyor Strayer. Teknolojiyi yoğun olarak kullanmanın beyni nasıl etkilediğiyle ilgili araştırmalar hâlâ çok yeni. Fakat Strayer için bunun fazla et veya alkol tüketmenin etkilerini araştırmaktan aşağı kalır bir yanı yok. Gençlerin cep telefonu takıntısını inceleyen David Strayer ve Kansas Üniversitesi'nden 40 yaşındaki Paul Atchley, yoğun teknolojinin derin düşünceyi engelleyerek kaygıya neden olabildiğini ve doğaya çıkmanın bunlara iyi gelebildiğini savunuyor. Fakat grupta buna şüpheyle yaklaşanlar da var. Örneğin, 41 yaşındaki beyin görüntüleme uzmanı Braver, insanların bir işten diğerine nasıl geçiş yaptıklarını inceleyen 54 yaşındaki Baltimore, Johns Hopkins Üniversitesi'nden Psikoloji ve Beyin Bilimleri Bölüm Başkanı Steven Yantis ve egzersiz yapmanın nörolojik faydalarını araştırmış olan Illinois Üniversitesi'nden Profesör Art Kramer bunlardan yalnızca birkaçı. Günümüzde dikkat konusu önemli bir araştırma alanı haline geldi. Bazıları, beyne giren verilerin sahte bir ivedilik duygusu yaratarak insanların odaklanma yeteneğini olumsuz etkileyebildiğini belirtiyorlar. Fakat Kramer buna katılmıyor. "Akademisyenler olarak bilgisayarsız yaşayamayız" diyor. Irmakta dolaşırken, yağmur gibi yağan e-posta ve diğer dijital uyarıcıların verdiği zararın nasıl incelenmesi gerektiğini konuşuyorlar. Araştırmalar, aynı anda birden fazla iş yapmanın performansı düşürdüğünü gösteriyor. Bu konuda çalışan araştırmacılar, yeni dijital uyarıları beklemenin dikkat ve odaklanmayı etkileyip etkilemediğini merak ediyorlar. Yantis, "Öyle görülüyor ki, bir e-posta beklentisi içinde olmak, işleyen hafızamızı işgal ediyor" diyor. Oysa işleyen hafıza beyin için çok değerli bir kaynaktır. Kramer, "İşleyen hafızanız ne kadar azalırsa, fikirleri saklayıp bütünleştirecek alanınız küçülür ve bu da aldığınız veriler üzerinden akıl yürütmenizi engeller" diyor. Tatilin ilerleyen günlerinde kana salgılanan beyin kimyasallarının nasıl ölçülebileceği tartışılıyor. İki kişi, mesaj atma takıntısını anlamak için nöroekonomiden (beynin bilgiyi nasıl değerlendirdiğinin ölçülmesi) yararlanmanın yollarını konuşuyor. Strayer, gezginlerde "üçüncü gün sendromu" adı verilen bir gevşeme evresi meydana geldiğini söylüyor. İleri derecedeki şüpheciler bile, bilimsel tartışmaları desteklemek istercesine, beyinlerindeki elektronik gürültünün bir saniye bile kesilmediği bir dünyada insanlara yardımcı olabilecek kadar önemli bir şeylerin var olduğunu kabul ediyorlar. Braver, "Belki insanların etrafta yorgun argın dolaştıklarını ve idrak kabiliyetlerinin farkında olmadıklarını ortaya çıkarabiliriz" diyor ve soruyor, "Tam kapasitemize geri dönmek için neler yapabiliriz?" Bilim insanları, beyinlerinin geziden tam olarak nasıl etkilendiğini bilmemelerine rağmen, engelsiz düşünmeye giden bir yol olarak her şeyden biraz uzaklaşmayı önermeye hazırlar. Yolculuğun sonuna yaklaşırken Kramer kişisel bir keşfini paylaşıyor. "Bir meslektaşım, toplantılarda bilgisayarımı çıkarmamın çok nezaketsiz bir davranış olduğunu söylüyor. Bense, 'Bu durumda dinleyebiliyorum' diye karşılık veriyorum". "Fakat belki o kadar iyi dinlemiyorumdur. Belki dikkatimi daha iyi vermek için çalışmalıyım" diyor.
Kaynak: Sabah/ The New York Times - MATT RICHTEL