6102 Sayılı Kanun’un en önemli yeniliklerinden biri de eksik yasal düzenlemeyle işleyen bölünme sürecini yasal hüküm altına almasıdır. Bölünme Türkiye'de maddî hukuk yönünden ilk defa bu Kanunla düzenlenmiştir. Bölünme, sermaye şirketlerinin ve kooperatiflerin malvarlıklarını tamamen veya kısmen kendilerinden ayırarak tasfiyesiz olarak ve kısmî küllî halefiyet yoluyla başka sermaye şirketlerine veya kooperatiflere devretmeleri ve bunun karşılığında bölünen şirketin ortaklarının devralan şirketlerde ortak konumunu ipsoiure elde etmeleridir.
Bölünme TK m. 159’ da tam ve kısmi bölünme olarak düzenlenmiştir; buna göre tam bölünme, şirketin tüm malvarlığının bölümlere ayrılarak mevcut veya yeni kurulacak diğer şirketlere devrolunması olarak tanımlanmaktadır. Tam bölünüp devrolunan şirket sona erer ve unvanı ticaret sicilinden silinir. Bölünen şirketlerin ortakları devralan şirketlerin paylarını kendiliğinden iktisap ederler.
Kısmi bölünme ise, bir şirketin malvarlığının bir veya birden fazla bölümünün diğer şirketlere devrolunması olarak tanımlanmaktadır.
Bölünen şirketin ortakları, devralan şirketlerin paylarını ve haklarını elde ederler veya bölünen şirket, devredilen malvarlığı bölümlerinin karşılığında devralan şirketlerdeki payları ve hakları elde ederek yavru şirketini oluşturur.Kanun, sadece sermaye şirketleri ile kooperatiflerin yine sermaye şirketleri ile kooperatiflere bölünebileceğini hükme bağlamıştır (m. 160). Ancak bu şirket türleri içerisinde aynı tür şirkete bölünme zorunluluğu yoktur. Bir anonim şirket, bir limited şirkete veya kooperatife bölünebilir. Buna karşın şahıs şirketlerinin bölünmesine müsaade edilmemiştir.
Ticari şirketlerin bölünmesi konusunda bir diğer önemli husus TTK madde 176’da düzenlenen bölünmeye katılan şirketlerin sorumluluğudur. Bölünme sözleşmesi veya planına göre, bölünen şirketin bazı borçları, bölünmeye katılan şirketlerden birine devredilmişse, yani borç o devralan şirket tarafından ödenecekse, ödenmediği takdirde bölünmeye katılan diğer şirketler bu ödenmeyen borçlardan müteselsilen sorumlu olurlar. Borcu ödemekle yükümlü olan şirket bu borçtan birinci derecede sorumludur. İkinci derecede sorumlu olan şirketlerin takip edilebilmeleri için, alacağın güvence altına alınmamış ve birinci derecede sorumlu şirketin;
a) İflâs etmiş,
b) Konkordato süresi almış,
c) Aleyhinde yapılan bir icra takibinde kesin aciz vesikası alınmasının şartları doğmuş,
d) Merkezi yurt dışına taşınmış ve artık Türkiye’de takip edilemez duruma gelmiş veya
e) Yurt dışındaki merkezinin yeri değiştirilmiş ve bu sebeple hukuken takibi önemli derecede güçleşmiş olması gerekir.
Netice olarak; ticari şirketlerin bölünmesinin usul ve esaslarının yeni kanunda düzenlenmiş olması ticari ilişkiler açısından önem arz etmektedir. Bu kapsamda sermaye şirketleri gerekli şartlara haiz olduktan sonra bölünme gerçekleştirilebilir.
19.05.2014
ÇABA HUKUK BÜROSU