GEÇMİŞTE BEYPAZARI
Ankara'nın kuzeybatısında bulunan Beypazarı; Hitit, Frig, Galat,Roma, Bizans,Selçuklu ve son olarak da Osmanlıların egemen olduğu tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan yerleşim merkezlerinden biridir.
Beypazarı ilçesine ilk ismi Luwi’ler “Lagania” olarak vermişlerdir. 'Kaya Doruğu Ülkesi' anlamına gelen bu isim Beypazarı'nın konumunu ifade etmektedir. Günümüzde olduğu gibi o dönemde de çevre kentlerin ilgi odağı olan Beypazarı'nda panayır şeklinde büyük pazar yerleri kurulmuş, halk alışveriş amaçlı bu pazarlara gelip gitmeye başlamıştır. Bu meşhur pazar, ilçenin 'Beypazarı' olarak anılmasına neden olmuştur.
Verimli tarım alanları, doğal su kaynaklarının zenginliği, sarp yamaçlı tepelerle çevrelenmiş korunaklı bir konumda olması, Beypazarı'nı önemli bir yerleşim yeri haline getirmiştir. İlçenin İpek yolu üzerinde bulunması ardında eşsiz bir tarihi zenginlik bırakmıştır.
Beypazarı denince akla ilk gelen tarihi evleridir. Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesine de konu olan Beypazarı evleri;cumbalı ,üstünde guşgana adı verilen bir çatıdan oluşan iki üç katlı yapılardır. Evlerin iskeleti ahşaptır ve bu ahşap, tatlı kireç denilen malzemeyle sıvanmıştır. Odalardaki kirli havayı ve nemi alan yöreye özgü bu malzeme, Beypazarı evlerini farklı kılar. Tavan arasındaki zemin katları taştan, geri kalan kısmı ahşaptan oluşan bu evlerin girişinde demir kapılı mahzenler bulunur. Tarih boyunca yangınlarla bir çok kez harap olan Beypazarı'nda evlerin içindeki bu mahzenler kıymetli eşyaların saklanması amacıyla kullanılmıştır.Yine bu yangınlar nedeniyle binlerce yıllık tarihe sahip Beypazarı'nda, mimari açıdan en erken tarihli konak 13.yy'a aittir. Sokaklarda iç içe yerleşim tarzı benimsenmiştir. Bu nedenle kapılar, pencereler ve guşganalar birbirine bakar şekilde düzenlenmiş, evler yerleşim olarak bitişik ve birbirine yakın inşa edilmiştir.
Beypazarı, Osmanlı mimarisi tarzındaki tarihi eserleri ve evlerinin yanı sıra 600 yıllık çarşısı, bu çarşılarda faaliyet gösteren zanaatkarları ve saray mutfağı tarzındaki yemekleriyle de Türk kültürünün tüm inceliklerini halen yaşatmaktadır.
Gerek Beypazarı halkı gerekse Beypazarı’nı ziyarete gelenler, 150-200 yıl öncesinin hayat tarzını; havasıyla suyuyla, gelenek görenekleri ile en önemlisi sıcacık insan ilişkileriyle 21. Yüzyılın Beypazarı’nda yaşam fırsatı buluyorlar. İşte bunun adına “GEÇMİŞE YOLCULUK” diyoruz.
Geleneklerimizden gelen konukseverliğimizle sizleri; tarihi ve doğal güzellikleri ile, el sanatları ile, saray mutfağı tarzındaki yöresel ev yemekleri ile, guşganalı evleri ile eşsiz güzellikteki Beypazarı’mızda “Geçmişe Yolculuk” yapmaya ve lezzetlerimizi tatmaya bekliyoruz.
GELENEKSEL LEZZETLERİ VE
EL SANATLARI İLE BEYPAZARI
Beypazarı, tarihi zenginliklerinin yanı sıra yöresel yemekleriyle de ilgi odağı olmuştur.Anadolu'nun lezzetlerini barındıran yemekleri; sunumunun inceliği ve zarafetinden olsa gerek “İnce Takım” olarak adlandırılır. El yapımı tarhana çorbası, taş fırınlarda pişirilerek yine özel güveç kaplarında ikram edilen etli güveci, parmak kalınlığında damarsız ve ince kara üzüm yaprağına sarılan etli dolması, et ve özel baharatla yapılan Beypazarı Mumbarı, 80 kat ince yufkadan hazırlanan baklavası ve yöresel tatlısı olan höşmerimi ile bu zengin mutfak, saray mutfağı tarzıyla tarihi konaklarda ziyaretçilere sunulur.
Taş fırınlarda yapılan,tazeliğini bir sene koruyan,çay saatlerinin vazgeçilmez lezzetlerinden Beypazarı Kurusu, Türkiye'de sadece Beypazarı'nda üretilir. Beypazarı'nın tamamı tescilli bu yemeklerinin tarihi konaklarda servis edilmesi lezzetine lezzet katar.
Beypazarı’nın bir diğer özelliği de dört mevsim sebze ve meyve yetiştirebilen verimli topraklara sahip olmasıdır. Bu özel topraklarda yetişen insan sağlığında çok önemli bir yeri olan (kanserden koruyan, cildin erken yaşlanmasını önleyeni kırışıklıklarla savaşan, içerdiği A vitamini ile görme gücünü artıran, bağırsak iltihaplarına iyi gelen, böbrek ağrılarını dindiren, diş etlerini kuvvetlendiren, kabızlığı gideren ve cinsel gücü arttıran) havuç da ilçede yetiştirilen sebzelerin başında gelir. Hatta Türkiye’deki havuç tüketiminin %60’ı Beypazarı’ndan karşılanmaktadır.
Beypazarı yine köylerinde hayvancılıkta sade yağ (Tereyağ), Koyun Peyniri, Keçi Peyniri, Torba Yoğurdu (Kese Yoğurdu) önemli bir yer tutar.
El Sanatları bakımından da maharetli ustalara sahip olan Beypazarı’nda özellikle; gümüş işlemeciliği (telkari) yaygındır. Gümüş işleme sanatı Beypazarı’na Ahilik yoluyla kazandırılmıştır. Telkari ince tel ile yapılan sanatsal takı dizaynıdır. Ham maddesi gümüşten ziyade “sabır” olan telkari motifleri tabiatı ince bir zevkle yorumlarken Osmanlı Türk düşüncesini aksettirir.
Bakır eşya, mutfak gereçleri, üretim ve işlemesi Beypazarı’nda eski bir zanaattır. Bakır işleme ustaları bu madenden adeta bir sanat eseri çıkarırlar.
Günümüzde Beypazarı kültür turizmi açısından önem kazanmıştır. O güzelim mekanlar görüldüğünde insanlar tarihi tarihle yaşar. Beypazarı tarihten gelen kültür birikimi ile her zaman gündemi korur.