“Hadi bunu yap!”, “Hayır, sakın yapma!”, “Ama yapmak istiyorum!”, “Olmaz, sonra nasıl …. ?”, “Nasıl demeden sadece yaşamak istiyorum!”, “Çevremdekiler ne der?”, “Doğru, etraf ne der şimdi!”, “Bana ne etraftan, ben seviyorum ve yapacağım.”, “Sen bu şekilde bir şey beceremezsin!”, “Senin aklın ermez!”, “Daha çok deneyime ihtiyacın var!”, “Yeterli değilsin!”, “Başarılı olur muyum, emin değilim”, “Ya olmazsa”…
Herkes tek bir birey olarak doğar ama hayata atılacak yaşa gelene kadar bir kalabalığa dönüşmüş olur. Bu hissettiğin sana özel bir durum değil; bu durum neredeyse herkes için geçerlidir. Tek fark senin bunun farkına varmaya başlaman ki bu iyi. İnsanlar bunun farkında değil.
Kendimizi zihnimizdeki seslerle tanımlamak bir alışkanlığa dönüştü. Modern dünyada teknoloji ile beraber daha fazla sayıda birey kendi ile konuşmaya başladı. Markete bile giderken önce alışveriş listesi zihinden geçiyor, sonra markete gelince o liste birden kendini zihindeki konuşmalara dönüştürüyor. “Mandalina alacaktım, bak zam gelmiş.” “Enflasyon da bu ülkede hiç düşmüyor, zaten işsizlik de diz boyu. Allah’tan benim işim var. Fakat söz verdikleri zammı bundan yapmadılar. Onlar markete gidip alışveriş yapmıyorlar mı? Geçen seneden daha fazla parayı harcamaya başladığımızı anlamıyorlar mı? Acaba alışverişten vazgeçip eve mi dönsem?”
Koşullandırılmış zihinlerimizle beraber bu sohbetler sadece markette değil yaşamın her alanında var. Toplu taşıma kullanıyorsanız insanların ya telefonları ile ilgilendiklerini ya da düşüncelere dalmış şekilde öylece oturup şimdi de varoluşlarından vazgeçtiklerini izleyebilirsiniz. Metroya binerken zihnin yönlendirdiği “acele et” komutu ile ulaşmak istedikleri yere gitmek için inen kişileri beklemeden binmelerine çoğunuz şahit olmuşsunuzdur. Beklemeyi sevmiyoruz, çünkü zihnimiz meşgul. Çevremizde yaşanılanın farkındalığı da uçup gidiyor.
300 yıl önce İngiliz şair Thomas Gray “Cehaletin mutluluk olduğu yerde aklı başında olmak deliliktir” demiş. Günümüz devlet yapılarının, oluşan yönetim sistemlerinin etkisi ile farkındalığı düşük, kafa seslerine kendini kaptırmış bireylere dönüştürülmemiz normal.
Farkına varırsan aslında sorun gibi görünenlerin çözümlerinin senin içinde olduğunun… Farkına varırsan umutsuzluk yaşatanların seni koşullandıranların olduğunun… Farkına varırsan korkularının geçmişte başkalarının deneyimleri olduklarının… Farkına varırsan mutsuzluğu durumlardan değil seçimlerinden yaşadığının… Farkına varırsan zihninin sürekli seni kontrol etmeye çalıştığının… Farkına varırsan düşüncelerinin seni tanımlamadığının… İşte o zaman özgünleşirsin.
Umutsuzluk ve mutsuzluk yaşamak istiyorsan, bırak zihnin konuşmaya, seni kontrol etmeye devam etsin. “Yapamazsın, başaramazsın, bu yaşta olmaz, boyun kısa, kilolusun, esnek değilsin, zaten olmuş, değiştiremezsin, icat çıkarma, senin aklın ermez” sözlerini dinlemekten vazgeçme halidir farkındalığımızın uyanışı.
Zihnini, düşünme kapasiteni daha verimli kullanmak için zihninin seni yönetmesi yerine, sen zihnini yönetebilirsin. Tek yapman gereken zihnindeki konuşmaların sesini kısmak.
Sevgilerimle