Büyük fikirler hiç de eskiden oldukları gibi değil. Onlar bir zamanlar tartışmaların fitilini ateşler, başka düşünceleri harekete geçirir, devrimleri körükler, dünyaya bakma ve onunla ilgili düşünme tarzımızı kökünden değiştirirlerdi.
Fikirler genel kültüre nüfuz eder ve düşünürleri (birkaç isim vermek gerekirse, bilhassa Albert Einstein ama aynı zamanda Reinhold Niebuhr, Daniel Bell, Betty Friedan, Carl Sagan ve Stephen Jay Gould'u) şöhrete kavuştururdu. Fikirlerin kendileri de ünlü olabiliyordu. Örneğin, "ideolojinin sonu", "araç mesajdır", "kadınlığın gizemi", "Büyük Patlama kuramı" ve "tarihin sonu". Büyük bir fikir Time dergisine kapak olabilirdi ("Tanrı Öldü mü?") ve Norman Mailer, William F. Buckley Jr. ve Gore Vidal gibi Amerikan aydınları, ara sıra televizyondaki sohbet programlarına bile çağrılırlardı. Bunlar nasıl da geçmişte kaldı! Bugünlerde fikirler daha kısıtlı görünüyorsa bunun nedeni bizim büyüklerimizden daha aptal olmamız değil.
Ana neden fikirleri onlar kadar önemsemiyor olmamız. Şimdilerde hemen paraya çevrilemeyen fikirlerin öyle küçük bir asli değeri var ki, onları daha az sayıda insan üretiyor ve daha az mecra yayıyor. Başta ABD olmak üzere tüm dünyada akılcılığın, bilimin, mantıksal tezlerin ve tartışmanın birçok yerde hurafe, inanç, kanılar ve yerleşik fikirler karşısında savaşı kaybettiği Aydınlanma sonrası bir dönemde yaşadığımız sır değil. Entelektüel açıdan gerileyerek ileri düşünüş şekillerinden eski inanç tarzlarına döndük. Düşünselliğin yerine çılgınlığı koyan uzmanlar kamusal aydını gölgede bırakırken, genel okura hitap eden dergilerdeki deneme yazıları azaldı. Ayrıca fikirleri ifade etmenin çok daha zor olduğu bir tür olan görsel kültür, bilhassa gençler arasında giderek önemli hale geldi. Ancak fikirlerin geride kaldığı bir dünyada yaşamamızın asıl nedeni bizzat bilgi olabilir. Her zamankinden çok şey bildiğimiz bir zamanda, bize sunulan bu bilgilere çok daha az kafa yoruyoruz.
İnternet sayesinde herhangi bir kişinin bilmek isteyebileceği her şeye anında erişebildiği görülüyor. Oysa geçmişte bilgiyi sadece bir şeyler bilmek için değil, aynı zamanda onu gerçeklerden daha önemli ve sonuçta daha yararlı bir şeye yani bilgiyi anlamlandıran fikirlere dönüştürmek için toplardık. Dünyayı sadece kavramaya değil anlamlandırmaya da çalışırdık ki, fikirlerin esas işlevi budur. Büyük fikirler bizim dünyayı anlamlandırmamıza ve birbirimizi daha iyi tanımamıza yardımcı olur. Eskiden fikirlerin ana maddesi olan bilgi, son on yılda onların rakibi haline geldi
Öyle çok bilgiye boğulduk ki, bunu işlemden geçirmek isteseydik bile (artık çoğumuz bunu istemiyor) zamanımız yeterli olmazdı. Bilgi toplamanın bizzat kendisi de yorucu: Arkadaşlarımızın her biri belli bir anda, hemen sonrasında ve daha sonra ne yapıyor; Jennifer Aniston tam şu anda kiminle beraber; YouTube'da bu saatte hangi video popüler oldu? Aslında bizler Gresham Yasası'nın ("kötü para iyi parayı kovar") bilgiye uyarlandığı ve önemsiz bilginin önemli olanları kovduğu bir ortamda yaşıyoruz. Ama Gresham Yasası bu ortamda fikirler için de geçerli ve önemli veya önemsiz bilgiler fikirleri kovuyor. Bilmeyi düşünmeye tercih ediyoruz çünkü bilmenin getirisi çok çabuk. Bilmek bizi olup bitenlerden haberdar ediyor ve başkalarıyla bağlantımızı sürdürüyor. Fikirlerin geride kaldığı bu dünyanın sosyal ağlar dünyasının ortaya çıktığı bir dönemde meydana gelmesi tesadüf değil. Fikirlere adanmış internet siteleri ve bloglar olmasına rağmen bilgi açlığını doyurmak üzere tasarlanan Twitter, Facebook, My Space, Flickr ve benzerlerinde temelde bilgi alış verişi yapılıyor. Ancak buralardaki bilgi pek fikir üreten türden değil. Bu bilgi, bilgi sahibine kendisini iyi bilgilenmiş hissettirmek dışında büyük ölçüde yararsız. Ayrıca bu siteler, geçmişte fikirlerin olgunlaştığı basılı eserlerin yerini alıyor. Bunlar zihni dağıtan türden, düşünceye karşıt gelişmeler
Bir toplumun büyük düşünmeyi bırakmasının olası sonuçları son derece kapsamlı ve yıkıcıdır. Fikirler yalnızca düşünsel eğlenceler değildir. Onların hayatlarımız için pratik sonuçları vardır. Mesela bir arkadaşım, siyasetimizin düzeyini yükseltebilecek John Rawls ve Robert Nozick gibi düşünürlerin bugünlerde nereye gittiğini merak ediyordu. Aynı sözleri, John Maynard Keynes'in devletin ekonomiyi canlandırmasına dair kuramını ortaya koymasının ardından 80 yıldır tartışmanın odağında bulunduğu ekonomi bilimi için de söyleyebiliriz. Bu Rawls ve Keynes'in takipçileri olmadığı anlamına gelmez. Böyle kişiler var, ama fikirlere çok az ihtiyaç duyan bir kültürde onların etkili olma ihtimali yok. Bütün düşünürler aşırı bilginin kurbanı. Kuşkusuz büyük fikirlerin piyasaya yöneldiğini söyleyenler olacaktır, ancak kâr amacı taşıyan icatlarla entelektüel açıdan meydan okuyan düşünceler arasında dünya kadar fark vardır. Apple'ın kurucusu ve CEO'su Steven P. Jobs gibi bazı girişimciler, sözcüğün "icatlarla" bağlantılı anlamıyla birtakım parlak fikirler buldu. Yine de, bu fikirler yaşam tarzımızı değiştirebilseler de düşünce tarzımızı değiştiremez. Bunlar düşünsel değil maddi karakterli. Kıtlığı çekilen şey, düşünürler. Bilgi narsistlerine dönüştük. Kendimiz ve arkadaş çevremiz dışındaki her şeye ya da bu arkadaşlarla paylaşamayacağımız bilgi kırıntılarına karşı çok ilgisiz hale geldik.
Öyle ki, Marx veya Nietzsche gibi düşünürler şimdi bir anda ortaya çıkıp fikirlerini ellerinden gelen en büyük çabayla ilan etseydi hiç kimse, özellikle de bizim kendimize hayranlığımıza hizmet eden genel medya, en ufak bir ilgi göstermezdi. Gelecek gittikçe daha fazla, hatta dağlar kadar bilgiye işaret ediyor. Ortada bilmediğimiz hiçbir şey kalmayacak. Ancak bu bilgiler hakkında düşünecek kimse olmayacak. Bir de bunu düşünün.
NEAL GABLER
22.08.2011
Sabah – The New York Times